Ara

Evrim Durdu Mu? İnsanlığın Süregelen Gelişimine Kanıtlarla Bakış

Teknoloji ve uygarlık sayesinde doğaya hükmettiğimize ve evrimin artık bizim için geçerli olmadığına dair yaygın bir kanı var. Ancak bir antropolog olarak, insanlığın hala evrimleştiğini ve bunun birçok kanıtının bulunduğunu belirtmek isterim.

Tıpkı diğer canlılar gibi insanlar da evrimsel süreçlerden etkilenir. Yaşadığımız çevreye uyum sağlama ve hayatta kalma yeteneğimizi artıran özellikler zamanla gelişir ve gelişmeye devam eder.

Kültür, insan evriminde önemli bir rol oynar. İki elimizi ustaca kullanarak aletler yapabilmemiz, iki ayak üzerinde dik durarak ellerimizi serbest bırakmamız ve büyük beyinlerimiz sayesinde akıl yürütme, yaratma ve sosyal gruplar içinde uyum içinde yaşama becerimiz, kültürün gelişimine katkı sağlamıştır.

Bu kültürel gelişmeler çevremizi değiştirmemize olanak tanırken, biz de hala evrimleşiyoruz. Ancak bu evrim, atalarımızdan farklı şekillerde ilerliyor. Çünkü çevremiz artık büyük ölçüde kendi kültürümüz tarafından şekillendiriliyor.

Güneşin Işınlarının Gücü ve Cilt Rengi Evrimi

Güneş ışınları yaşam için hayati önem taşırken, ultraviyole ışınları insan cildine zarar verebilir. Açık tenli bireyler güneş yanıkları ve cilt kanseri riskiyle karşı karşıya kalırken, melanin adı verilen cilt pigmenti yüksek olanlar zararlı ultraviyole ışınlarına karşı daha fazla koruma sağlar.

Tropikal bölgelerde koyu tenli insanların parlak güneş ışığı altında daha iyi hayatta kalması doğaldır. Ancak daha serin ve bulutlu bölgelere göç eden atalarımızda, koyu ten artık gerekli değildi. Aksine, koyu ten ultraviyole ışınlarının D vitamini üretimini engelledi. D vitamini ise kemik sağlığı için elzemdir.

Cildimizdeki melanin miktarı genlerimiz tarafından kontrol edilir. Bu durum, dünyanın farklı bölgelerindeki güneşli veya bulutlu ortamlara uyum sağlama şeklinde evrimin bir göstergesidir.

Beslenme Alışkanlıkları ve Laktoz Toleransı

Yaklaşık on bin yıl önce insanlar hayvanları evcilleştirerek etlerini tüketmeye başladılar. Ardından, hayvanların sütünü kullanmayı öğrendiler. O dönemdeki çoğu memelinin aksine, yetişkin insanlar sütü sindirmekte zorlanıyordu. Ancak sütü sindirebilen nadir genetik özelliklere sahip bireyler, bu besin kaynağından daha iyi yararlanarak hayatta kalma ve üreme şanslarını artırdılar.

Bu durum, süt içme yeteneğine sahip genlerin popülasyonda yaygınlaşmasına yol açtı. Bu süreç, kültürel ve biyolojik bir ortak evrim örneğidir. Hayvanları sağma kültürel pratiği, genetik değişiklikleri tetiklemiştir.

Diğer örnekler arasında, Grönland'daki İnuit halkının yağları kalp hastalıklarına yakalanmadan sindirebilen genlere sahip olması veya Kenya'daki Turkana halkının uzun süre su içmeden yaşayabilmelerini sağlayan genlere sahip olması gösterilebilir. Bu özellikler, farklı beslenme alışkanlıklarının evrimi nasıl etkilediğini ortaya koymaktadır.

Hastalıklar ve Direnç Mekanizmaları

Tüm canlılar gibi insanlar da sayısız enfeksiyon hastalığına maruz kalmıştır. 14. yüzyıldaki veba salgını Avrupa ve Asya nüfusunun önemli bir bölümünü yok etti. Salgından kurtulanların birçoğu, hastalığa karşı direnç sağlayan belirli bir gene sahipti. Bu bireyler ve torunları, sonraki yüzyıllarda da salgınlara karşı daha dirençli oldular.

COVID-19 gibi yakın zamanda yaşanan salgınlar da evrimin devam ettiğini göstermektedir. Aşılar hayat kurtarsa da, bazı bireylerin genetik olarak virüse karşı doğal bir direnci bulunmaktadır. Evrim, gelecekteki salgınlarla mücadelede insanlığın direncini artırabilir.

İnsan olarak, değişen çevre koşullarına maruz kalıyoruz ve evrim, nesiller boyunca devam etmekte, hatta şu anda da sürmektedir.

Önceki Haber
Intel'in Yeni İş İstasyonu İşlemcileri Göründü: Granite Rapids, 350W TDP ve 2 TB Bellek Desteğiyle Geliyor
Sıradaki Haber
İnanılmaz Şans: Tek Bir Kişi, 180 Milyonda Bir Görülen Olasılıkla 270.000 Dolarlık Bitcoin Bloğu Kazandı!

Benzer Haberler: