Esrar dumanı, tütün dumanına kıyasla daha yumuşak bir his verebilir ancak bu algı yanıltıcı olabilir. Yapılan son araştırmalar, esrarın içerdiği kimyasalların akciğerler üzerinde zararlı etkileri olduğunu ve bazı kanser türleri riskini artırabileceğini gösteriyor. Özellikle yoğun esrar kullanımının baş ve boyun kanserleri gibi bazı kanser türlerinde riski yükseltebileceğine dair çalışmalar bulunuyor.
Peki, esrar ve kanser arasında net bir bağlantı var mı ve varsa bunun nedenleri nelerdir?
Her esrar dumanı solunduğunda, yüksek etkili madde olan tetrahidrokannabinol (THC), ince partiküller ve tütün içinde de bulunan bazı kanserojenlerin bir karışımı akciğerlere ulaşır. Ancak kannabinoidlerin kendisi de akciğerin bağışıklık sistemini değiştirerek farklı bir etki yaratabilir.
Konuyla ilgili bir araştırmacı, “Solunum yollarının koruyucu tabakası zayıflar, antiviral sinyaller etkisiz hale gelir ve inflamasyon artar” diyor. Bir fare çalışmasında, esrar dumanının hem tümörle savaşan hem de enfeksiyon savunmasını zayıflattığı gözlemlenmiştir. Başka bir çalışmada ise THC'nin, tümörleri yok eden bağışıklık hücrelerinin etkinliğini azaltarak immünoterapiyi zayıflattığı belirlenmiştir.
İnsanlar, hücreler ve laboratuvar fareleri üzerinde yapılan araştırmalar, esrarın bağışıklık sisteminde başka değişikliklere de yol açtığını ortaya koyuyor. Düzenli esrar kullanımında, solunum yollarında inflamasyonla ilişkili protein seviyelerinin arttığı görülüyor. Solunum yolunu kaplayan ve koruyan MUC5AC adlı proteinin bazı hücrelerde aşırı üretildiği, bu durumun erken doku değişikliklerine işaret ettiği düşünülüyor. Esrar dumanı, dokuları onaran ve toksinlere yanıt veren genleri kapatan enzimleri bozabilir.
Akciğerlerdeki koruyucu hücrelerin (alveolar makrofajlar) fonksiyonları baskılanabilir. Kan dolaşımında ise sitokin adı verilen hücresel haberci proteinlerdeki değişimler ve epigenetikteki küçük değişiklikler, maruz kalmanın moleküler bir kaydını tutar.
Özetle, esrar dumanının toksik yan ürünlerinden THC'ye kadar her şeyin akciğerleri tahriş edebileceği ve bağışıklığı zayıflatabileceği belirtiliyor. Ancak bağışıklık sisteminin zayıflaması, kanser riskini artırabilecek tek faktör değil. Esrar dumanı, kanserin büyümesi ve yayılması için kullandığı moleküler anahtarları da etkileyebilir.
Bu anahtarlardan biri de epidermal büyüme faktörü reseptörü (EGFR). Nadir görülen bir çalışmada, ses tellerini etkileyen gırtlak kanseri olan 83 erkek üzerinde yapılan incelemede, esrar içenlerin tütün içenlere veya hiç içmeyenlere göre EGFR aktivasyonunun belirgin şekilde daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.
Bu reseptörün hücre büyümesi, onarımı ve hayatta kalmasında rol oynadığı belirtiliyor. Esrar içenlerde sürekli aktivasyonun kontrolsüz hücre çoğalmasına, genetik hasarın hızlanmasına ve kansere doğru ilerlemeye yol açabileceği, bunun da hastalığın erken başlamasına, daha hızlı yayılmasına ve tedaviye direnç geliştirmesine neden olabileceği düşünülüyor. Ancak bu çalışmanın yalnızca 83 kişiyi kapsaması ve tek bir kanser türüne odaklanması nedeniyle sonuçların genel geçerliliği için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.
Gelecekteki araştırmalar için iki öncelik bulunuyor: Birincisi, esrarın EGFR'yi nasıl artırdığını incelemek için “organoidler” gibi gerçekçi laboratuvar modelleri geliştirmek. İkincisi ise, düzenlenmemiş esrar ürünlerinde bulunabilecek potansiyel olarak zararlı katkı maddelerini araştırmak.
Laboratuvar çalışmalarında ortaya çıkan rahatsız edici biyolojiye rağmen, esrar içenlerle yapılan gerçek dünya çalışmaları karışık sonuçlar veriyor. Bazı araştırmalar yoğun esrar kullanımını yüksek kanser riskiyle ilişkilendirirken, bazılarında net bir bağlantı bulunamıyor. Ancak mevcut bilgilere göre, uzun süreli esrar kullanımının kanser geliştirme olasılığını artırabileceği düşünülüyor.
Bununla birlikte, kanser hastaları için esrar kullanımının erken ölüme yol açmadığı gözlemlenmiştir. Hatta bazı çalışmalarda, kanser hastalarında esrarın iştahı artırdığı ve kemoterapi kaynaklı bulantıyı azalttığı bulunmuştur.
Önümüzdeki zorluk, esrarın faydalarını ve zararlarını doğru bir şekilde değerlendirerek birbirleriyle dengelemektir.