Erkek kısırlığı alanında umut vadeden yeni bir ilaç, ilk insan gönüllüleri üzerinde yapılan denemelerde güvenlik testlerini başarıyla geçti. Yapay hormonlar kullanmayan ve testosteron üretimini etkilemeyen bu ilaç, insanlarda güvenli olabileceğinin ilk işaretlerini verdi.
Geçmişte erkek kısırlığına yönelik geliştirilen ilaç denemeleri, genellikle kabul edilemez yan etkileri nedeniyle klinik denemeleri geçmekte zorlanmıştı. Ancak bu yeni nesil kısırlık önleyici, önceki yöntemlerden farklı bir mekanizma kullanarak cerrahi gerektirmiyor ve hormonal yan etki riskini önemli ölçüde azaltıyor.
Yapılan araştırmada, küçük bir grup sağlıklı genç erkek üzerinde uygulanan ilaç, kullanılan dozlarda herhangi bir ciddi yan etkiye yol açmadan iyi tolere edildi. İlacın ne kadar etkili bir kısırlık önleyici olduğunu belirlemek için ise daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulacak.
Bu yeni yöntem, testislere özgü bir hücre reseptörü olan retinoik asit reseptör-alfa'yı hedefleyen özel olarak tasarlanmış bir kimyasal madde kullanıyor. Daha önce benzer ancak daha az özgün bileşiklerin insanlarda sperm üretimini azalttığı görülmüştü, ancak bu bileşikler alkol tüketildiğinde mide bulantısı, kan dolaşımında tuz seviyelerinin değişmesi ve herkeste tam olarak geri dönüşümlü olmama gibi istenmeyen yan etkilere neden oluyordu.
Bununla birlikte, hayvanlar üzerinde yapılan denemelerde bu yeni bileşenin önemli yan etkiler olmaksızın tamamen geri dönüşümlü, geçici kısırlık sağladığı gösterildi. Fareler üzerinde yapılan bir çalışma, ilacı bıraktıktan sonra baba olan deneklerin normal ve sağlıklı yavrular ürettiğini de ortaya koydu.
Bu sonuçların ardından ilaç, ilk insan denemeleri olan Faz 1'e geçti. Bu aşamada, küçük bir grup sağlıklı gönüllü üzerinde ilacın güvenliği, toleransı ve olası yan etkileri test ediliyor.
Küçük bir denek grubunu içeren bu çalışmada, gönüllüler artan dozlarda (10mg ile 30mg veya 90mg ile 180mg arasında) ilacı iki kez aldı. Karşılaştırma için plasebo hapları kullanan denekler de vardı.
Katılımcılar, normal hormon seviyeleri, enflamasyon (hücre hasarı belirtileri), böbrek ve karaciğer fonksiyonları, anormal kalp ritimleri, cinsel istek ve ruh hali üzerindeki etkiler açısından 15 gün boyunca izlendi. Vücuttaki doğal hormonlarda herhangi bir değişiklik tespit edilmedi. Ayrıca karaciğer ve böbrek fonksiyonlarında kalıcı bir etki görülmedi ve hücre hasarı belirtisi saptanmadı. Tehlikeli kalp ritmi anormallikleri de rapor edilmezken, katılımcılar ruh hallerinde veya cinsel isteklerinde bir değişiklik bildirmedi.
Ancak katılımcılar ilacı yalnızca iki kez aldı ve yalnızca 15 gün boyunca takip edildi. Araştırmacılar, daha fazla erkeğin dahil edileceği Faz 2 denemelerinin devam ettiğini belirtti. Bu denemelerin ardından ise ilacın etkinliği, geri dönüşümlülüğü ve uzun süreli kullanımının yan etkilerinin değerlendirileceği yüzlerce erkeği kapsayan Faz 3 denemeleri yapılacak.
Neden Eski Erkek Kısırlık Yöntemleri Başarısız Oldu?
Şu anda piyasada bulunan ve hem güvenli ve etkili olan hem de sperm üretimini isteğe bağlı olarak açıp kapatabilen erkek kısırlığı yöntemleri bulunmuyor. Kondomlar az yan etkiye sahip olsa da, kullanımda hata oranı nispeten yüksek (%12-18 gibi). Vazektomi ise çok etkili ve güvenli olsa da, kolay geri dönüşümlü değil ve küçük bir ameliyat gerektiriyor.
Geçmişte, erkekler için geri dönüşümlü kısırlık önleyici yöntemler geliştirme çabaları oldu ve bazıları sperm üretimini durdurmada veya sperm kanallarını tıkamada etkili oldu. Ancak bu yöntemler, sıklıkla istenmeyen yan etkiler nedeniyle ticari üretime ulaşamadı.
Bu girişimlerin çoğu, hamileliği önlemek için iki ana yaklaşımdan birini kullanıyordu. Bir yöntem, sperm kanallarına bir madde enjekte ederek spermleri boşalma sırasında filtreleyip zarar vermeyi amaçlıyordu. Gerekirse basit bir işlemle bu madde temizlenerek doğurganlık geri kazanılabiliyordu. Ancak bu yöntemin dezavantajı, küçük bir cerrahi işlem gerektirmesi ve geri dönüşüm için ek bir işlem istemesiydi.
İkinci yöntem ise testosteron üretimini sağlayan hormonları düşürerek sperm üretimini tamamen durdurmayı hedefliyordu. Bu yaklaşımların en başarılı olanı, vücudun sperm üretimi için gerekli olan hormonları (FSH ve LH) salgılamasını engelleyen bir enjekte edilebilir progestogen kullandı. Ancak bu, erkeklerdeki normal ve sağlıklı işlevler için gerekli olan testosteronu da düşürüyordu. Testosteron kaybını telafi etmek için bu kısırlık yöntemi, erkeklerin ek olarak testosteron almasını gerektiriyordu.
Ancak bu yöntemi test eden büyük bir deneme, katılımcıların yaşadığı ruh hali dalgalanmaları, akne ve cinsel istek değişiklikleri gibi hormonal yan etkiler nedeniyle erken durduruldu.
Yeni ilacın erkek kısırlığı için uygun kabul edilmesinden önce kat etmesi gereken uzun bir yol var. Ancak bu yeni yaklaşım, hormonal dengeyi bozmaktan kaçınması ve invaziv bir işlem gerektirmeden ağız yoluyla alınabilmesi nedeniyle büyük umut vaat ediyor.