Dünya yüzeyinin büyük bir kısmı derin okyanuslardan oluşuyor, ancak yapılan yeni bir çalışma, gezegenimizin en büyük ekosisteminin tabanının ne kadar küçük bir kısmını gördüğümüzü çarpıcı bir şekilde ortaya koydu.
Araştırmacılar, kamuya açık verilere dayanarak bugüne kadar deniz tabanının ne kadarının görsel olarak görüntülendiğini hesapladı.
İnsanlığın derin deniz dalışlarını kaydetmeye başladığı son 67 yıl boyunca, derin deniz tabanının sadece yüzde 0.0006 ila yüzde 0.001'lik bir kısmının görsel olarak keşfedildiği belirlendi.
Bu üst tahmin, yaklaşık 3.823 kilometrekarelik küçük bir alanı temsil ediyor. Bu alan, Belçika'nın yaklaşık onda biri kadar bir büyüklüğe denk geliyor.
Araştırmacılar, gezegenimizin yüzeyinin yüzde 66'sını kaplayan devasa bir ekosistem olan derin deniz tabanının sadece minicik bir yüzdesinin görsel kayıtlarına sahip olduğumuzu vurguluyor.
Durumu daha da karmaşık hale getiren şey ise, bu görsel keşiflerin neredeyse yüzde 30'unun 1980'den önce çekilmiş, siyah beyaz ve düşük çözünürlüklü hareketsiz görüntülerden oluşması.
Araştırmacılar, tahminlerini belirlemek için 200 metreden daha derine yapılan 43.000'den fazla dalış aktivitesine ait verileri topladı. Bu dalışlar ya ülkelere ait Münhasır Ekonomik Bölgeler (EEZ) içinde ya da açık denizlerde gerçekleştirildi.
Bu veri setine özel petrol ve gaz arama çalışmaları dahil edilmemiş olsa da, elde edilen veriler bile görsel olarak görüntülenen alanın ne kadar sınırlı olduğunu gösteriyor.
1960'lardan 2010'lara kadar derin deniz dalışlarının sayısının dört kat arttığı tespit edildi. Bu bir ilerleme olsa da, zamanla bu keşifler kıyı şeritlerine ve daha sığ derinliklere doğru kayma gösterdi.
1960'larda tüm dalışların neredeyse yüzde 60'ı 2.000 metreden daha derindeyken, kırk yıl sonra bu oran sadece dörtte bire düştü. Okyanusun büyük bir kısmının daha derinlerde olduğu düşünüldüğünde bu önemli bir değişim.
Derin okyanus anlayışımızı etkileyen başka faktörler de var. 1960'larda tüm dalış faaliyetlerinin yarısı açık denizlerde gerçekleşirken, 2010'larda bu oran sadece yüzde 15'e geriledi.
Modern derin dalışların çoğu artık EEZ'lerde yapılıyor. Hatta kıyı devletlerinin 370 kilometre içinde gerçekleştirilen 35.000'den fazla dalışın yüzde 70'inden fazlası sadece birkaç yüksek gelirli ülkenin sularındaydı.
Günümüzde derin okyanus, iklim değişikliğinden potansiyel madencilik ve kaynak sömürüsüne kadar hızlanan tehditlerle karşı karşıya. Bu denli geniş bir bölgenin sınırlı keşfi, hem bilim hem de politika açısından kritik bir sorun haline geliyor.
Araştırmacılar, kaynak yönetimi ve koruma hakkında bilinçli kararlar alabilmek için derin okyanusun ekosistemlerini ve süreçlerini çok daha iyi anlamamız gerektiğini vurguluyor.
Yapılan tahminlere göre, dünya genelinde derin deniz keşiflerini binlerce platformla artırsak bile, Dünya'nın tüm deniz tabanını görselleştirmesinin yaklaşık 100.000 yıl sürebilir.
Bu veriler, küresel derin okyanusu nasıl keşfedip incelediğimiz konusunda temel bir değişikliğe ihtiyaç duyulduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.