Modern yaşamın getirdiği yoğunluk ve doğadan uzaklaşma eğilimi, insanlığın doğayla kurduğu bağı olumsuz etkiliyor. Birleşik Krallık'taki Derby Üniversitesi'nden psikolog Miles Richardson'ın yürüttüğü yeni bir araştırmaya göre, doğayı tanımlamak için kullandığımız kelimeler bile giderek azalıyor.
Richardson, insanların doğayla olan bağının zaman içindeki değişimini incelemek için kitapları inceledi. 1800-2019 yılları arasındaki verileri inceleyen araştırmacı, "nehir", "çayır", "gaga", "kıyı" ve "dal" gibi doğayla ilişkilendirilen 28 kelimenin kullanım sıklığını analiz etti.
Richardson, tür isimlerini kullanmaktan kaçındığını çünkü bu tür kelimelerin daha teknik veya kişisel olmayan bir nitelik taşıdığını ve aynı zamanda yaban hayatı popülasyon trendlerini veya kimlik rehberlerinin yaygınlaşması gibi faktörlerden daha fazla etkilendiğini belirtti.
"Bu kelimeler, insanların neleri fark ettiğini, değer verdiğini ve hakkında yazdığını yansıtıyor" diyen Richardson, kullanım sıklıkları zaman içinde incelendiğinde, özellikle sanayileşme ve şehirleşmenin hızla arttığı 1850'den itibaren belirgin bir düşüşün (%60 civarında) ortaya çıktığını vurguluyor.
Bu yaklaşımın bazı sınırlılıkları bulunuyor. Örneğin, Google veri setinde yer alan metinlerin seçimi ve doğa dünyasının göstergesi olarak Richardson'ın seçtiği kelimeler (örneğin, doğanın insan yaşamıyla iç içe geçtiği 'ekin' veya 'bahçe' gibi daha sınırda kalan kelimelerin dışlanması) yanlılığa neden olabiliyor.
Ancak bu, doğayla ilgili referansların kültürümüzden kaybolduğunu gösteren tek çalışma değil. Londra İşletme Okulu'ndan araştırmacılar, 2017'de yaptıkları bir analizde romanlar, şarkı sözleri ve hatta film senaryolarını inceleyerek benzer sonuçlara ulaşmıştı.
İlginç bir şekilde, kitap verileri, Richardson'ın 1800-2020 yılları arasında doğayla olan bağımızın nasıl azaldığını simüle etmek için geliştirdiği bilgisayar modeliyle yakından örtüşüyor.
Richardson, "İnsan-doğa etkileşimlerini simüle etmek için sıfırdan inşa edilen modelin (kırmızı çizgi), doğa kelimelerinin kullanımındaki gerçek düşüşü %5'ten az bir hata payıyla yakından yansıttığı remarkable kısım bu" diye yazıyor.
"Dili bir vekil olarak kullanmanın belirsizliklerine rağmen, bu uyum çarpıcıydı."
Bu durum, simülasyonun gerçeğe yakın olabileceğini düşündürüyor. Eğer öyleyse, son iki yüzyılda doğayla olan bağımız %60'tan fazla azalmış durumda.
Bu simülasyon, nesiller arasındaki kopukluktan kaynaklanan doğayla bağlantıdaki önemli bir düşüşü gösteriyor. Çocuklarla doğayla olan bağlantıyı paylaşmanın önemini ortaya koyuyor; ancak giderek kentleşen ve ekolojik olarak degradasyona uğrayan çevremizde bu, anlatmaktan daha kolay bir durum.
Richardson, "Doğayla bağlantı, çevresel krizin temel bir kök nedeni olarak kabul ediliyor. Kendi ruh sağlığımız için de hayati derecede önemli. İnsanları ve doğanın iyiliğini birleştiriyor. Toplumun doğayla olan ilişkisini değiştirmek istiyorsak, dönüşümsel bir değişime ihtiyaç var" açıklamasında bulunuyor.
Araştırma, "Earth" dergisinde yayımlandı.