Diyabet hastalarının yıllardır alıştığı iğneli insülin tedavisi, gelecekte bir krem ile yer değiştirebilir. Yapılan yeni bir bilimsel araştırma, insülinin deri üzerinden uygulanmasına olanak tanıyabilecek bir teknoloji geliştirdi. Bu çığır açıcı gelişme, diyabet tedavisinde devrim yaratma potansiyeli taşıyor.
Bilim insanları, insülin moleküllerinin büyüklüğü ve suya olan yüksek ilgisi nedeniyle derinin dış tabakasından geçişinin imkansız olduğu düşüncesini yıktı. Fareler, minyatür domuzlar ve laboratuvar ortamında yetiştirilen insan derisi örnekleri üzerinde yapılan deneylerde, deriye sürülebilen bir insülin tedavisinin mümkün olduğu gösterildi. Bu yenilikçi yöntem, diyabet hastalarını acı veren enjeksiyonlardan kurtararak tedavi sürecini kolaylaştırabilir.
Deri yoluyla ilaç uygulaması birçok avantaja sahiptir. Uygulaması kolaydır, ağrısızdır ve vücuda kontrollü bir salım sağlar. Ancak deri, vücudu zararlı maddelere karşı koruyan doğal bir bariyerdir. Derinin en dış katmanı olan stratum corneum, yağ ve lipitlerle birbirine yapışmış ölü deri hücrelerinden oluşur. Bu yapı, ilaç moleküllerinin geçişini zorlaştırır.
Deriye uygulanan ilaçlar genellikle bu bariyeri aşabilen küçük moleküllerden oluşur. İnsülin ise hem büyük bir molekül olması hem de suya olan ilgisi nedeniyle bu özelliklere sahip değildir. Bu durum, insülinin derinin yağlı yapısıyla uyumsuz olmasına ve derinin dış katmanını geçememesine neden olur.
Ancak araştırmacılar, derinin doğal pH gradyanını kullanarak bu engeli aşmanın bir yolunu buldu. Derinin yüzeyi hafif asidiktir ve derinliklere doğru nötrleşir. Bu pH farkından yararlanarak geliştirilen özel bir polimer, insülinin deri üzerinden emilimini sağlayabiliyor.
Araştırmada kullanılan bu polimer, pH değişimlerine göre özelliklerini değiştirebiliyor. Derinin yüzeyinde pozitif yüklü olan polimer, derideki yağlara tutunuyor. Derinin içine doğru pH nötrleştikçe yükünü kaybeden polimer, deri bariyerini geçerek vücuda nüfuz ediyor. İnsülinin bu polimere bağlanmasıyla, insülin de deri yoluyla taşınabiliyor.
Yapılan deneylerde, bu yöntemle geliştirilen insülinin (OP-I), tek başına insülin veya farklı bir polimerle kombine edilmiş insüline göre deriyi geçirmede daha etkili olduğu gözlemlendi. Diyabetli farelerde, tedavi kan şekeri seviyelerini bir saat içinde normale döndürerek insülin enjeksiyonlarıyla aynı etkiyi gösterdi ve bu seviyeler 12 saat boyunca stabil kaldı.
İnsanlara daha yakın biyolojik yapıya sahip diyabetli minyatür domuzlarda da benzer sonuçlar elde edildi. Domuzların kan şekeri seviyeleri iki saat içinde normale döndü ve 12 saat boyunca stabil kaldı.
Vücuda girdikten sonra OP-I, karaciğer, yağ ve iskelet kasları gibi önemli glukoz düzenleyici dokularda birikiyor. Bu dokulardaki hücreler, OP-I'yi alıp insülini serbest bırakıyor. OP-I, enjekte edilen insülin gibi insülin reseptörlerini aktive ediyor ve glukoz alımını ile metabolizmasını artırıyor. Ayrıca, enjekte edilen insülinden daha sürdürülebilir bir etki göstererek daha pürüzsüz ve uzun süreli bir iyileşme sağlıyor.
Araştırmacılar, tedavinin herhangi bir iltihaplanma belirtisine yol açmadığını belirtti. Bu durum, tedavinin minimal yan etkilere sahip olabileceğini düşündürüyor. Ancak bu konuda daha kesin sonuçlar için insan deneylerinin tamamlanması gerekiyor.
Bu gelişme, diyabet tedavisinde sıkça uygulanan insülin enjeksiyonlarının gelecekte tarihe karışabileceği anlamına geliyor. Ayrıca, bu sistemin diğer protein bazlı ilaçların deri yoluyla uygulanmasında da kullanılabileceği öngörülüyor.