Bilim insanları, hassas dişlerimizin kökeninin, 465 milyon yıl önce yaşamış soyu tükenmiş balıkların "vücut zırhı"ndan evrildiğini belirtiyor.
Yeni bir çalışmada, araştırmacılar, antik balık iskeletlerinde keşfedilen duyu dokusunun, insan dişlerini üreten aynı "genetik donanım" ile bağlantılı olduğunu gösterdi.
Başlangıçta araştırmacılar, fosil kayıtlarındaki en eski omurgalıyı belirlemeyi amaçlıyorlardı. Kambriyen ve Ordovisyen dönemlerinden (541 milyon ila 443 milyon yıl önce) fosil örnekleri arıyorlardı. Omurgalı bir türün belirgin bir işareti, insan dişlerinin minesinin hemen altında bulunan, ancak antik balık zırhındaki dışbükey kısımlarda yer alan kalsifiye bir doku olan dentin için iç tüplerin varlığıydı.
Çenesiz "ilk balık" türü olduğu düşünülen Anatolepis heintzi üzerinde yüksek çözünürlüklü CT taramaları kullanırken, araştırmacılar dentinle dolu gözeneklere benzeyen yapılar keşfetti. Bunu doğrulamak için A. heintzi'yi bir dizi antik fosil ve modern deniz yaşamıyla karşılaştırdılar.
Ancak daha yakından baktıklarında, sözde dentin astarlı gözeneklerin aslında yengeçlerin kabuklarındaki duyu organlarına daha çok benzediğini fark ettiler. Bu nedenle A. heintzi antik bir omurgasız eklembacaklıydı, omurgalı bir balık değil.
A. heintzi'nin sınıflandırılmasıyla ilgili karışıklığın giderilmesi önemli yeni bir içgörüye yol açtı: Balık gibi antik omurgalılar ve antik eklembacaklılar, çevrelerini hissetmelerine yardımcı olmak için aynı mineralleşmiş dokuyu kullanıyorlardı. Zamanla bu mineralleşmiş doku, dentin ve ardından hassas dişlerimize evrildi.
Yeni çalışma, duyu yapılarının en az 460 milyon yıl önce dış iskeletler üzerinde evrildiği ve evrimsel tarihin ilerleyen dönemlerinde hayvanların diş yapmak için aynı "genetik donanımı" kullandığı fikrini destekliyor.
Araştırmacılar çalışmada, "Bu evrimsel mercekten bakıldığında, ağızdaki dişlerin aşırı hassas olması daha az gizemli hale geliyor ve erken omurgalıların duyu zırhı içindeki evrimsel kökenlerinin bir yansıması olarak görülüyor," diye yazdı.