Bugüne kadarki en kapsamlı disleksi genetik araştırması, okuma ve yazma güçlüğüyle ilişkili bir düzineden fazla yeni gen bölgesini ortaya çıkardı. Bilim dünyasında büyük yankı uyandıran bu çalışma, disleksinin genetik kökenlerini anlamada önemli bir adım olarak görülüyor.
Nörogelişimsel bir farklılık olan disleksi, modern yaşamın bazı yönlerini zorlayıcı hale getirebiliyor. Araştırmada yer alan katılımcılar okuma ve/veya yazmada güçlük yaşarken, disleksinin tüm bireylerde bu şekilde kendini göstermediği belirtiliyor. Bazı kişilerde heceleme, dilbilgisi gibi sözel işlemleme becerilerinde veya sözel yönergeleri takip etmede daha fazla zorluk görülebiliyor.
Otizm veya DEHB gibi diğer nöroçeşitlilikler gibi, disleksi de daha yüksek sözel olmayan yaratıcılık gibi avantajları da beraberinde getirebiliyor.
Daha önceki ikiz çalışmaları, genlerin disleksiyi güçlü bir şekilde belirlediğini öne sürüyordu. Bu doğrultuda yürütülen geniş çaplı genetik analiz, disleksi ile ilişkilendirilen 80 gen bölgesini tespit etti. Bu bölgelerden 36'sı daha önce bu şekilde rapor edilmemişken, 13'ü ise bilim dünyası için tamamen yeniydi.
Yeni keşfedilen genlerin birçoğunun erken beyin gelişiminde rol oynadığı belirtiliyor. Ayrıca, DEHB ile sıklıkla birlikte görülebilen disleksi ile bazı genetik bölgelerin paylaşıldığı da çalışmada tespit edildi.
Araştırmacılar, bu dev veri setlerinde disleksi ile kronik ağrı ölçümleri arasında da korelasyonlar buldu. Bu ilişkinin altında yatan mekanizma henüz tam olarak aydınlatılmamış olsa da, ağrı ile nörogelişimsel özellikler arasındaki genetik örtüşmenin ortak bir biyolojik temele işaret edebileceği düşünülüyor.
Bu yeni genetik bağlantıların belirlenmesiyle birlikte, bilim insanlarının bu karmaşık ilişkileri çözme yolunda önemli ilerlemeler kaydetmesi bekleniyor. Bu çığır açan araştırma, Translational Psychiatry adlı bilimsel yayında yayımlandı.