Ara

Diş Eti Tedavisi Damar Kalınlaşmasını Yavaşlatıyor: Klinik Deney Ortaya Koydu

Yapılan araştırmalar, diş eti sağlığının bozulması ile kalp-damar hastalıkları arasındaki bağlantıyı uzun süredir işaret ediyordu. Yeni bir klinik deney ise, şiddetli diş eti hastalığının tedavisinin, başka sağlık sorunları olmayan kişilerde zamanla büyük bir atardamarın daralmasını azaltabileceğini öne sürüyor. Ağız hijyeninin iyileştirilmesiyle iltihaplanmanın azaltılması yoluyla, kan damarlarının işlevindeki gerilemeleri en aza indirmenin etkili bir yöntemi olabileceği düşünülüyor.

Diş eti hastalığı, yani periodontitis, 30 yaş ve üstü yetişkinlerin önemli bir bölümünde görülen kronik bir iltihabi durumdur. İlerlemesi durumunda dişlerde sallanmaya, diş kaybına ve kalıcı ağız kokusuna yol açabilir. Hastalık ilerledikçe, diş fırçası veya diş ipi ile ulaşılamayan dişlerin etrafındaki küçük cepler genişleyerek plak ve bakteri ile dolar.

Periodontitisin Alzheimer hastalığı, kolon kanseri ve romatoid artrit gibi çeşitli sağlık sonuçları riskini artırdığına dair bol miktarda araştırma bulunmaktadır. Özellikle şiddetli diş eti hastalığı ile kalp-damar hastalıkları arasındaki ilişki giderek daha fazla kanıtla desteklenmekte ve önceki çalışmalar, diş eti hastalığı yönetiminin kan damarı fonksiyonunun iyileşmesiyle bağlantılı olduğunu göstermektedir.

Avrupa Kalp Dergisi'nde yayımlanan yeni bir klinik deneye göre, periodontitisin tedavisinin, başka sağlık sorunları olmayan yetişkinlerde boynun her iki tarafında bulunan şah damarlarının içteki iki tabakasının kalınlaşmasını yavaşlattığı tespit edildi. Bu damar duvarlarının kalınlığı, kalp-damar hastalığı riskinin önemli bir göstergesidir.

Araştırmacılara göre, bu etki, kolesterol gibi diğer damar sağlığı faktörleri yerine iltihaplanmayı hedefleyerek, klasik risk yollarını izlemeden damar sağlığını olumlu yönde etkiliyor.

Periodontitis tedavisinin şah damarlarının zamanla daha az kalınlaşmasına neden olup olmadığını test etmek amacıyla, uzmanlar tarafından yürütülen randomize kontrollü bir deneme gerçekleştirildi. Katılımcıların damar kalınlıkları ultrason ile ölçüldü, kan damarlarının ne kadar genişlediği (kan damarı fonksiyonu) değerlendirildi ve kan örnekleri alınarak iltihaplanma ve oksidatif stres belirteçleri incelendi. Deneye katılan tüm bireylerin periodontitis dışında genel sağlık durumlarının iyi olduğu belirtildi.

Katılımcılar rastgele tedavi ve kontrol gruplarına ayrıldı. Tedavi grubundaki hastalara kapsamlı bir ağız temizliği ve diş eti altındaki plak ve tartarları temizlemek için derinlemesine bir temizlik yapıldı. Kontrol grubuna ise sadece rutin bir diş temizliği uygulandı.

Deney iki yıl boyunca takip edildi ve bu süre zarfında katılımcılar düzenli aralıklarla diş tedavilerine devam ettiler. Araştırmacılar, bir ve iki yılın sonunda şah damarlarını yeniden değerlendirdiler, kan örnekleri aldılar ve kan damarı fonksiyonunu beş farklı zaman noktasında ölçtüler.

Sonuçlar, yoğun tedavi alan bireylerde şah damarlarının içteki tabakalarının kalınlığının, kontrol grubuna göre daha az olduğunu gösterdi. Bu farkın, benzer popülasyonlarda yaşam tarzı değişiklikleri ve bazı ilaçlarla elde edilen sonuçlarla karşılaştırılabilecek düzeyde olduğu belirtildi. Tedavi edilen hastalarda ayrıca daha iyi kan damarı fonksiyonu ve kanlarında, damar duvarlarının daralmasına katkıda bulunduğu bilinen iltihaplanma ve oksidatif stres belirteçlerinde düşüş gözlemlendi.

Ateroskleroz gibi damar sertliği durumlarını birçok faktör tetiklese de, araştırmacılar elde ettikleri sonuçların, tedavi edilmemiş periodontitisin damar yaşlanması ve muhtemelen kalp-damar olayları için değiştirilebilir bir risk faktörü olduğu görüşünü güçlendirdiğini ifade ettiler.

Ancak araştırmanın tek bir merkezde yürütülmüş olması gibi sınırlılıkları bulunuyor. Ayrıca, denekteki tüm katılımcıların periodontitis dışında sağlıklı olması, aterosklerozu olan birinin diş eti hastalığı tedavi edildiğinde damar sağlığının iyileşeceği anlamına gelmeyebilir. Yine de bu bulgular, yoğun diş eti tedavisi müdahalelerinin, sağlığın korunması konseptini daha fazla ön plana çıkarıyor.

Uzmanlar, uzun yıllardır diş hekimlerinin sadece dişlere, tıp doktorlarının ise vücuda odaklandığını, ancak bu iki alanın hastaların sağlığı için yeniden bir araya gelmesi gerektiğini vurguluyor.

Önceki Haber
BioShock'un Yaratıcısından Yeni Oyun Judas: Sanat Güncellendi, Çıkış Tarihi Hala Sır
Sıradaki Haber
Dünyanın Görmediği İğneli Zırh: 165 Milyon Yıllık Dinozor Keşfedildi!

Benzer Haberler: