Her 1000 yenidoğandan yaklaşık 3'ü tek veya iki kulağında işitme kaybıyla dünyaya geliyor. Koklear implantlar bu çocuklar için önemli bir umut kaynağı olsa da, invaziv bir cerrahi müdahale gerektiriyor ve doğal işitmenin tüm inceliklerini tam olarak taklit edemiyor.
Ancak son yapılan araştırmalar, gen terapisinin doğuştan işitme kaybı olan küçük çocuklarda ve genç yetişkinlerde işitmeyi başarılı bir şekilde geri kazandırabileceğini ortaya koydu.
Yapılan bu araştırma, özellikle OTOF genindeki mutasyonlardan kaynaklanan işitme kaybıyla doğan küçük çocuklara ve genç yetişkinlere odaklandı. Bu durum, işitme için kritik öneme sahip otoferlin proteinini üreten OTOF genindeki mutasyonlardan kaynaklanıyor.
Otoferlin proteini, işitsel sinyalleri iç kulaktan beyne ileten hayati bir göreve sahip. Bu gen mutasyona uğradığında, sinyal iletimi bozulur ve doğumdan itibaren derin işitme kaybına yol açar.
Genetik işitme kaybının diğer türlerinden farklı olarak, OTOF mutasyonlarına sahip kişilerde iç kulaktaki işitme yapıları sağlıklıdır; sorun sadece önemli bir genin doğru çalışmamasıdır. Bu durum, OTOF genini gen terapisi için ideal bir hedef haline getiriyor: Eğer hatalı gen düzeltilebilirse, mevcut sağlıklı yapılar işitmeyi geri kazandırabilir.
Araştırmacılar, bu çalışmada, OTOF geninin çalışan bir kopyasını doğrudan iç kulağın işitme hücrelerine taşımak için modifiye edilmiş bir virüs kullanıldı. Bu virüs, genetik düzeltmeyi tam olarak ihtiyaç duyulan yere ulaştıran moleküler bir kurye görevi görüyor.
Modifiye edilmiş virüsler, öncelikle tüy hücrelerinin yüzeyine tutunarak ve ardından hücreyi kendilerini yutmaya ikna ederek görevlerini yerine getiriyor. İçeri girdikten sonra, hücrenin doğal taşıma sistemi üzerinde kontrol merkezine (çekirdeğe) kadar ilerliyorlar. Orada, otoferlin için genetik talimatları işitsel nöronlara bırakıyorlar.
Araştırma ekibi, daha önce primatlar ve küçük çocuklar (5 ve 8 yaşındakiler) üzerinde yaptığı çalışmalarla virüs terapisinin güvenli olduğunu doğrulamıştı. Ayrıca, terapinin işitmeyi restore etme potansiyelini de gösterebilmişlerdi, hatta bazı durumlarda neredeyse normale yakın seviyelere ulaşılmıştı.
Ancak, terapinin daha yaşlı hastalarda işe yarayıp yaramayacağı ve hastalar için en uygun tedavi yaşının ne olduğu konusunda önemli sorular devam ediyordu.
Bu soruları yanıtlamak için, klinik çalışma beş hastaneye genişletildi ve 1 ila 24 yaşları arasındaki on katılımcı çalışmaya dahil edildi. Tüm katılımcılara OTOF genine bağlı işitme kaybı teşhisi konulmuştu. Virüs terapisi, her katılımcının iç kulağına enjekte edildi.
Çalışmanın 12 ayı boyunca güvenlik, kulak muayeneleri ve kan testleriyle yakından takip edildi. İşitme iyileşmeleri hem objektif beyin sapı yanıt testleri hem de davranışsal işitme değerlendirmeleri kullanılarak ölçüldü.
Beyin sapı yanıt testlerinde, hastalar farklı frekanslarda hızlı tıklama sesleri veya kısa bip sesleri duyarken, sensörler beynin otomatik elektriksel yanıtını ölçtü. Başka bir testte ise, hastalar farklı frekanslarda sabit, sürekli tonlar dinlerken, bir bilgisayar beyin dalgalarını analiz ederek bu seslerin ritmini otomatik olarak takip edip etmediklerini inceledi.
Davranışsal işitme değerlendirmesi için, hastalar kulaklık takarak farklı frekanslarda zayıf bip sesleri dinledi. Her bip sesi duyduklarında – ne kadar zayıf olursa olsun – bir düğmeye bastılar veya ellerini kaldırdılar.
İşitme iyileşmeleri hem hızlı hem de belirgindi, özellikle de genç katılımcılarda. Tedavinin ilk ayı içinde, objektif beyin sapı yanıt testlerinde ortalama toplam işitme iyileşmesi %62'ye, davranışsal işitme değerlendirmelerinde ise %78'e ulaştı. İki katılımcı normale yakın konuşma algısı seviyesine ulaştı. 7 yaşındaki bir katılımcının ebeveyni, çocuğunun tedaviden sadece üç gün sonra sesleri duyabildiğini belirtti.
12 aylık çalışma süresince, on hastada çok hafif ila orta derecede yan etkiler görüldü. En yaygın yan etki, beyaz kan hücrelerinde azalma oldu. Ancak, hiçbir ciddi yan etki gözlemlenmedi. Bu durum, virüs tabanlı gen terapisinin olumlu güvenlik profilini doğruladı.
Genetik İşitme Kaybının Tedavisi
OTOF genine bağlı işitme kaybı olan hem ergen hem de yetişkin hastalarda bu tür sonuçlara ilk kez ulaşıldı.
Bulgular ayrıca, 5 ila 8 yaş arasındaki çocukların en belirgin faydayı gösterdiği, tedavi için ideal zaman dilimine ilişkin önemli bilgiler de ortaya koyuyor.
Daha küçük çocuklar ve daha yaşlı katılımcılar da iyileşme gösterse de, onların iyileşmeleri daha az dramatikti. Daha küçük çocuklardaki bu sezgisel olmayan sonuçlar şaşırtıcı. Erken yaşlarda iç kulak bütünlüğünün ve işlevinin korunması teorik olarak gen terapisine daha iyi bir yanıt öngörse de, bu bulgular beynin yeni restore edilen sesleri işleme yeteneğinin farklı yaşlarda değişebileceğini düşündürüyor. Bunun nedenleri henüz tam olarak anlaşılamadı.
Bu deneme, bir dönüm noktası niteliğinde. Hayvan ve insan çalışmaları ile farklı yaşlardaki çeşitli hastalar arasındaki boşluğu kapatarak, genetik işitme kaybının tedavisinde yeni bir çağa giriyoruz. Bu terapinin etkilerinin ne kadar süreceği hakkında hala sorular olsa da, gen terapisinin ilerlemesiyle birlikte, genetik işitme kaybını sadece yönetmekle kalmayıp iyileştirme olasılığı da gerçeğe dönüşüyor.
OTOF genine bağlı işitme kaybı sadece bir başlangıç. Diğer araştırma ekipleriyle birlikte, işitme kaybıyla bağlantılı diğer, daha yaygın genleri hedef alan tedaviler geliştirmek üzerinde çalışılıyor. Bu tedavilerin geliştirilmesi daha karmaşık olsa da, hayvan çalışmaları umut verici sonuçlar ortaya koydu. Gelecekte, gen terapisinin birçok farklı genetik işitme kaybı türü için erişilebilir olacağına dair iyimser bir tablo var.