Ara

Devasa Çalışma Sonuçlandı: Çocuk Aşılarındaki Alüminyum Bağışıklık Sağlar, Zarar Vermez

Dünya genelindeki milyonlarca ebeveyni rahatlatacak devasa bir çalışma, 24 yıl boyunca 1.2 milyondan fazla çocuğu kapsayan verilerle aşı güvenliği konusunda net bir tablo çizdi.

Yapılan araştırma, çocukluk çağı aşılarında kullanılan yaygın bir katkı maddesi olan alüminyum tuzlarının, otizm, astım veya onlarca diğer kronik rahatsızlığa yol açtığına dair herhangi bir kesin kanıt bulunmadığını ortaya koydu.

Danimarkalı araştırmacılar, özellikle aşı içeriğindeki alüminyum tuzlarının güvenliğini mercek altına aldı. Bu madde, geçmişte bilimsel olarak çürütülmüş olmasına rağmen aşı karşıtları tarafından sıklıkla gündeme getirilen bir konu olmaya devam ediyor. Klinik denemelerde güvenlikleri kapsamlı bir şekilde test edilen alüminyum tuzları, bağışıklık sisteminin daha düşük dozlardaki ilaçlara tepkisini artırmak amacıyla 70 yılı aşkın süredir canlı aşılar dışındaki aşı türlerinde kullanılıyor.

Alüminyum tuzları alüminyum iyonları içerse de, kimyasal özellikleri saf alüminyumdan oldukça farklıdır. Bilim insanları, çocuklara metal enjekte edilmediğinin altını çiziyor. Yapılan çalışma, ebeveynlerin bu konudaki endişelerini gidermeyi ve çocukluk çağı aşılarının güvenliği hakkında açık ve sağlam kanıtlar sunmayı hedefliyor.

1997 ile 2020 yılları arasında yürütülen çalışmada, çocukluk çağı aşıları, tanı bilgileri ve olası önyargıları içeren ulusal bir kayıt sisteminden yararlanılarak 1.2 milyondan fazla Danimarkalı çocuğun sağlık sonuçları takip edildi.

Araştırmaya göre, 2 yaşından önce aşılara bağlı alüminyum tuzlarına maruz kalan çocukların sağlığı ile 50 farklı kronik rahatsızlık, bu rahatsızlıklar arasında 36 otoimmün, 9 alerjik ve 5 nörogelişimsel durum arasında anlamlı bir ilişki bulunamadı. Alüminyum tuzları ile çocuğun uzun vadeli sağlığı arasındaki doz-yanıt ilişkisinin olmaması, bu maddenin kullanımının güvenli olduğunu kuvvetle gösteriyor.

Aşı güvenliği üzerine uzun yıllar çalışmalar yapmış ve mevcut araştırmanın dışında kalan bir epidemiyolog, bu çalışmanın çocuklarda aşı kaynaklı alüminyum maruziyetinin güvenliği üzerine bilinen en büyük ve en kesin gözlemsel çalışma olduğunu belirtti. Ayrıca, bu sonuçların potansiyel sağlık riskleri hakkındaki mevcut şüpheleri ortadan kaldırması gerektiğini vurguladı.

Hayvanlar üzerinde yapılan bazı çalışmalarda alüminyum bazlı katkı maddelerine maruz kalmanın potansiyel nörotoksik etkileri hakkında endişeler dile getirilmiş olsa da, bu deneylerde yüksek dozlar uzun süreler boyunca kullanılmıştır. Buna karşılık, çocukluk çağı aşılarında kullanılan alüminyum tuzlarının miktarı son derece düşüktür ve belirlenen güvenlik seviyelerinin çok altındadır.

Günlük hayatımızda kaçınılmaz olarak karşılaştığımız ve bitkilerde, toprakta, suda ve havada bulunan alüminyum iyonları düşünüldüğünde, aşılardan alınan alüminyum miktarı ihmal edilebilir düzeydedir. Yetişkinler günlük olarak çeşitli formlarda yaklaşık 7 ila 9 miligram alüminyum alırken, bebeklerin ilk altı ayda alabilecekleri toplam aşı alüminyum miktarı yaklaşık 4.4 mg olarak hesaplanmıştır. Bu aynı süre zarfında, anne sütüyle beslenen bebekler yaklaşık 7 mg, formülle beslenen bebekler ise yaklaşık 38 mg alüminyum almaktadır.

Aşıların kas içine enjekte edilen alüminyum adjuvanları, kan dolaşımına girerek böbrekler tarafından işlenir ve vücuttan atılır. Yapılan bir çalışmada, aşı uygulandıktan sonra bebeklerin kan ve saçlarındaki alüminyum konsantrasyonlarında bir artış gözlenmemiştir. Bu durum, aşı sonrası vücuttaki alüminyum konsantrasyonlarının birikmediğini veya toksik seviyelere ulaşmadığını göstermektedir.

Dünya Sağlık Örgütü, aşı sonrası alüminyum seviyesinin, düşük doğum ağırlıklı bebekler için bile güvenli ABD düzenleyici eşiklerini hiçbir zaman aşmadığını belirtiyor. Bu güncel çalışma, çocukluk çağı aşılarında alüminyum adjuvanlarının güvenli kullanımı konusunda güçlü kanıtlar sunmaktadır.

Ayrıca, bu aşılamalar sayesinde her yıl yaklaşık dört milyon ölüm önlenmektedir. Çocukluk çağı aşıları, çocukların hayatını tehdit etmek yerine, hayat kurtarmaktadır.

Çalışma, saygın bir tıp dergisi olan 'Annals of Internal Medicine'de yayımlanmıştır.

Önceki Haber
Siber Saldırganlar Yeni Bir Kurye Keşfetti: DNS Kayıtları Zararlı Yazılımlar İçin Güvenli Liman Oluyor
Sıradaki Haber
ASRock DeskMini Yenilendi: Intel Core Ultra 2 ve AMD Ryzen 9000 Serisi İşlemcilerle Kompakt Güç İstasyonları

Benzer Haberler: