Ara

Derin Okyanusların Gizemi Sürüyor: Sadece %0.001’i Keşfedilebildi

Dünyanın en büyük ve belki de en gizemli ortamı olan derin okyanusların ne kadarının insanlık tarafından gözlemlendiği, yeni bir bilimsel çalışmayla ortaya kondu. Sonuçlar oldukça şaşırtıcı.

Yakın zamanda yayınlanan bir araştırmaya göre, deniz tabanının 200 metreden daha derin kısımlarını kapsayan 'derin okyanus' bölgesinin sadece %0.001'i bugüne kadar keşfedilebildi. Bu inanılmaz derecede küçük alan, Dünya yüzeyinin yaklaşık üçte ikisini kaplayan derin okyanusların ne kadarının hala bilinmez olduğunu gösteriyor.

Yüksek basınç ve dondurucu soğukluk gibi zorlu koşullara sahip olan derin okyanus tabanı, birbirinden garip ve nadir canlılara ev sahipliği yapıyor. Ayrıca, karbon depolama konusunda kritik bir role sahip ve henüz keşfedilmemiş, bilimsel veya tıbbi açıdan değerli olabilecek birçok türe ev sahipliği yaptığı düşünülüyor.

Derin okyanus tabanı hakkında bildiklerimizin çoğu, insanlı denizaltılar, uzaktan kumandalı araçlar (ROV'lar), otonom su altı araçları (AUV'ler) veya gemilere bağlı kameralar aracılığıyla elde edilen görsel kayıtlara dayanıyor.

Yeni çalışmada araştırmacılar, görsel görüntüleme içeren on binlerce derin deniz dalışı kaydını derleyerek, derin deniz tabanının ne kadarının görsel olarak keşfedildiğini analiz ettiler. İki farklı yöntem kullanarak yapılan tahminlere göre, gözlemlenen alanın 2.129 ila 3.823 kilometrekare arasında olduğu belirlendi. Bu da 1958'den bu yana yapılan tüm keşifler göz önüne alındığında, derin deniz tabanının sadece %0.0006 ila %0.001'inin gözlemlendiği anlamına geliyor.

Araştırmacılar, bu tahminlerin yalnızca erişilebilir kayıtlara dayandığını ve bazı özel sektör şirketlerinin daha fazla alanı keşfetmiş ancak bu kayıtları kamuya açık hale getirmemiş olabileceğini belirtiyorlar.

Çalışmada dikkat çekilen bir diğer nokta ise, derin deniz keşiflerinin coğrafi ve ülkesel dağılımındaki dengesizlik. Kaydedilen derin deniz dalışlarının büyük çoğunluğu belirli ülkelerin kıyılarına yakın bölgelerde gerçekleştirilmiş. Ayrıca, kayıtlı dalışların neredeyse tamamı sadece birkaç ülke tarafından yapılmış.

Araştırmacılar, sırtlar ve kanyonlar gibi jeomorfolojik yapıların, düzlükler ve deniz dağları gibi diğer alanlara göre orantısız derecede daha fazla keşfedildiğini de ekliyorlar.

Çalışmanın yazarları, karasal ekosistemlerle ilgili tüm varsayımların Dünya'nın kara alanının sadece %0.001'ine ait gözlemlere dayandığını hayal etmenin, bu durumun ne kadar sınırlı bir bilgi birikimini temsil ettiğini gösterdiğini vurguluyor. Keşfedilen alanlardaki ve bu keşifleri yapanlardaki bu eğilimin, tüm deniz tabanına ilişkin anlayışımızı daha da kısıtladığı belirtiliyor.

Araştırmacılar, gezegenin en büyük ekosistemini daha iyi anlamak için daha geniş bir yelpazedeki okyanus tabanı özelliklerinin ve alanlarının keşfedilmesine yönelik daha küresel bir çabaya ihtiyaç olduğunu ifade ediyor. Bilim insanları ve yerel toplulukların öncülüğünde yapılacak derin deniz keşiflerinin, okyanusumuzu daha iyi anlamamız ve korumamız için hayati önem taşıdığına dikkat çekiliyor.

Önceki Haber
Fallout Dizisi Kaç Sezon Sürecek? Başrol Oyuncusundan Dikkat Çeken Açıklama
Sıradaki Haber
Bilim İnsanları Açıkladı: Zona Aşısı Kalp Krizi ve Felç Riskini Azaltabilir mi?

Benzer Haberler: