Uzaylıların salatasından fırlamış gibi görünen bu tuhaf deniz salyangozu, diğer canlılardan vücut parçalarını çalma ve onların güçlerini kendi lehine kullanma yeteneğine sahip.
Marul deniz salyangozu olarak da bilinen Elysia crispata, enerjisini yosun yiyerek elde ediyor. Ancak bu sadece sindirim yoluyla olmuyor. Salyangozun sindirim sistemi, yosunların fotosentez yapan organelleri olan kloroplastları ayırıyor ve bunları sırtında adeta küçük güneş panelleri gibi kullanarak güneş ışığından enerji çekiyor.
Bilim insanları, bu canlının diğer organizmaların parçalarını çalabilmesi, bunları kendi hücrelerine yerleştirebilmesi ve kullanabilmesinin gördükleri en çılgın biyolojik olaylardan biri olduğunu belirtiyorlar.
Araştırmacılar, salyangozun yuttuğu şeylerin gücünü bir nevi sucul bir 'Kirby' gibi ele geçirebildiği uzun süredir biliniyordu, ancak bu hırsızlığın arkasındaki spesifik biyoloji net değildi. Yeni bir çalışmada, araştırmacılar konuyu daha yakından inceledi.
Ekip, salyangozun yosun kloroplastlarını sindirmek yerine, onları bağırsaklarındaki küçük keseciklere yönlendirdiğini buldu.
Burada, araştırmacıların 'kleptozomlar' adını verdiği zarlar içine alınan kloroplastlar, canlı kalıyor ve işlev görmeye devam ediyor. Son olarak, salyangozun sırtındaki yapılara taşınıyorlar ve burada güneş ışığına erişerek salyangozun daha uzun süre yiyeceksiz kalmasına yardımcı oluyorlar.
Araştırmacılar, kloroplastlar üzerinde kimyasal analizler yaptıklarında, sadece yosun proteinleri üretmeye devam etmekle kalmadıklarını (çalıntı organellerin işlevsel kaldığını gösteriyor), aynı zamanda kloroplastların artık salyangoz proteinleri de içerdiğini gördüler. Bu da konakçıların (salyangozların) onları aktif olarak canlı tutmak için çalıştığını gösteriyor.
Marul deniz salyangozlarının çeşitli renklerde oldukları biliniyor ve araştırma ekibi bunun kısmen sağlık durumlarına bağlı olabileceğini buldu. İyi beslenmiş salyangozlar genellikle yeşil renkteyken, yiyeceksiz kaldıklarında genellikle turuncuya dönüyorlar.
Görünüşe göre salyangozlar, başka yiyecek yoksa kloroplastları sindirmeye başvuruyorlar. Ya da bu 'yabancı' kloroplastları ne kadar süreyle sürdürebileceklerinin bir sınırı olabilir.
Araştırmacılar, bu yapıların gerçek işlevinin basit güneş panellerinden çok daha karmaşık olabileceğini düşünüyor. Gıda depoları, kamuflaj veya yırtıcılara karşı tadını kötü yapmak gibi işlevleri de olabilir. Muhtemelen hepsi birden rol oynuyor.
Bu tür simbiyozları anlamak, bilim insanlarının canlıların absorbe ettikleri şeylerden yetenek kazanmalarının daha uzun vadeli vakalarını çözmelerine yardımcı olabilir. Ne de olsa, hücrelerimize enerji veren küçük organeller olan mitokondrileri bu şekilde elde ettiğimiz hipotezi de mevcut.