Teknoloji dünyasının kalbi olan veri merkezleri, gelişen yapay zeka ve bulut bilişim altyapısının vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Ancak bu devasa sunucu kümeleri, hem muazzam miktarda enerji tüketiyor hem de ortaya çıkan ısıyı uzaklaştırmak için günde binlerce galon suyu kullanıyor. Bu durum, özellikle kurak bölgelerde su kaynakları üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Bu küresel zorluğa bir çözüm arayışında olan Çin, yenilikçi bir adım atarak veri merkezlerini okyanusun serin sularına taşıyor.
Çin'in Şanghay açıklarında başlattığı bu projede, rüzgar enerjisiyle çalışan bir su altı veri merkezi inşa ediliyor. Bu yöntem, karadaki veri merkezlerine kıyasla önemli ölçüde daha az enerji tüketiyor. Veri merkezlerinin temel işlevi, bilgileri depolamak ve karmaşık hesaplamalar yapmaktır. Sunucuların sürekli çalışması ve birbirine yakın konumlandırılması nedeniyle ortaya çıkan atık ısı, ekipmanlara zarar verebilir ve veri kaybına yol açabilir. Bu nedenle, veri merkezlerinin sürekli soğutulması hayati önem taşır. Geleneksel veri merkezlerinde bu soğutma ihtiyacı, toplam enerji tüketiminin yaklaşık %40'ını oluşturur ve bu enerji, sunucuların etrafındaki havayı soğutan veya ısıyı uzaklaştırmak için buharlaşan suyu soğutmak için kullanılır.
Ancak su altı veri merkezleri, doğrudan deniz suyu kullanarak ısıyı emer ve uzaklaştırır. Bu yeni nesil veri merkezlerinin, karadaki muadillerine göre en az %30 daha az enerji kullandığı belirtiliyor. Ayrıca, Şanghay'daki bu proje, bir deniz üstü rüzgar çiftliğinden de enerji sağlayarak sürdürülebilirliğe önemli bir katkı sunmayı hedefliyor. İlk aşaması tamamlandığında, yapay zeka odaklı binlerce sunucuyu barındıracak kapasiteye sahip olması beklenen bu tesis, günlük olarak GPT-3.5 gibi büyük dil modellerinin eğitimini tamamlama gücüne erişebilecek.
Bu çığır açan teknoloji, aslında bir düzine yıl önce Microsoft'un 'Project Natick' adlı girişimiyle temelleri atılmış bir konsept. Microsoft'un İskoçya açıklarında deniz altına yerleştirdiği bir veri merkezi kapsülü, iki yıl sonra çıkarıldığında yapılan incelemelerde güvenilir, pratik ve enerjiyi sürdürülebilir bir şekilde kullandığı belirlenmişti. Bu deniz altı kapsüller, kapalı ortamları ve nitrojen kullanımı sayesinde karadaki merkezlere göre daha az arızalanma oranına sahip.
Çinli şirket Hailanyun, bu alanda Amerikan şirketlerinin önüne geçmeyi hedefleyerek, başarılı olması durumunda hükümet desteğiyle deniz altı veri merkezlerinin yaygınlaşmasını planlıyor. Bu geçiş, sadece teknik bir başarı değil, aynı zamanda düzenleyici, ekolojik ve tedarik zinciri gibi konularda da önemli adımlar atılmasını gerektiriyor.
Deniz altı veri merkezlerinin çevresel etkileri ise tartışma konusu olmaya devam ediyor. Bazı araştırmalar, bu tesislerin deniz suyu sıcaklığında lokal artışlara neden olabileceğini belirtirken, özellikle deniz ısı dalgaları sırasında sucul yaşamı olumsuz etkileyebileceği de dile getiriliyor. Ancak projeyi yürüten şirketler, bu etkilerin minimize edildiğini ve çevresel etkilerinin oldukça düşük olduğunu savunuyor.
Çin'in bu vizyoner adımı, Güney Kore gibi diğer ülkelerin de benzer projeleri değerlendirmesine yol açarken, Japonya ve Singapur gibi ülkeler ise yüzer veri merkezleri üzerinde çalışıyor. Teknoloji dünyası, veri merkezlerinin geleceğini okyanusun serin sularında şekillendirmeye hazırlanıyor.