Yapılan yeni bir araştırma, Dünya'ya en yakın cüce gezegen olan Ceres'in, bir zamanlar minik gezegenin gizli okyanusunda uzaylı yaşamın filizlenmesini sağlayabilecek eski bir "güç kaynağına" sahip olabileceğini ortaya koyuyor.
Ceres, Güneş Sistemi'nin ana asteroit kuşağında, Mars ve Jüpiter arasındaki yörüngede yer alan en büyük gök cisimlerinden biridir. Yaklaşık 950 kilometre çapındaki bu küçük dünya, Ay'ın çapının dörtte biri kadardır ve bu nedenle tam bir gezegen olarak kabul edilmez. Ancak Plüton gibi bir "cüce gezegen" olarak sınıflandırılmaya yetecek büyüklüktedir.
Samanyolu'muzda beş resmi cüce gezegen bulunuyor ve Uluslararası Astronomi Birliği tarafından tanınmayı bekleyen başkaları da var. Ceres, Güneş Sistemi'nin iç kısmında yer alan tek cüce gezegendir. Haumea, Makemake ve Eris gibi diğer cüce gezegenler ise Neptün'ün çok ötesinde yer almaktadır.
Son yıllarda bilim insanları, 2014-2018 yılları arasında bu cisme ev sahipliği yapan NASA'nın Dawn aracı sayesinde Ceres hakkında önemli bilgiler edinmiştir. Dawn görevinin en ilgi çekici bulgularından biri, bu devasa kaya parçasının büyük olasılıkla bir su dünyası olduğudur. Cüce gezegenin buzlu yüzeyindeki su ve tuzlu mineral izleri, milislerce derinde büyük bir tuzlu su rezervuarının hapsolmuş olabileceğine işaret ediyor. Diğer çalışmalar, bu yer altı okyanusunun aynı zamanda Dünya'daki tüm yaşamın temel bileşeni olan organik karbonu da içerebileceğine işaret etmiştir.
Ancak şimdiye kadar bilim insanları, Ceres'te yaşamın ortaya çıkmasının pek olası olmadığını düşünüyordu çünkü cüce gezegenin yaşamı başlatacak bir enerji kaynağı bulunmuyordu.
Fakat 20 Ağustos'ta Science Advances dergisinde yayımlanan yeni bir çalışmada, araştırmacılar durumun her zaman böyle olmadığını gösterdi.
Çalışma ekibi, Dawn görevi tarafından toplanan verilere dayanarak bilgisayar modelleri oluşturarak, kayalık cismin çekirdeğinin zamanla nasıl değiştiğini simüle etti. Bu modeller, cüce gezegenin iç kısmının ısı şeklinde büyük miktarda enerji yaydığını ortaya koydu. Bu da, Ceres'in gizli okyanusunda minik uzaylı mikroplarının ortaya çıkmış olabileceği umutlarını artırdı.
Arizona State Üniversitesi'nde gezegen bilimci ve NASA Jet İtki Laboratuvarı'nda eski stajyer olan Samuel Courville, bu durumun Güneş Sistemi'nin diğer bölgelerinde yaşam bulma potansiyeli açısından da "büyük etkileri" olabileceğini belirtti.
Araştırmacılar, Ceres'in çekirdeğinin, radyoaktif izotopların yavaş bozunmasıyla önemli miktarda ısı yaydığına inanıyor. Ekip, bu ısınmanın, muhtemelen yaklaşık 4,6 milyar yıl önce Güneş Sistemi'nin geri kalanıyla birlikte oluşan devasa kaya parçasının yaratılmasından sonraki 0,5 ila 2 milyar yıl boyunca devam ettiğini düşünüyor. Araştırmacılara göre, çekirdeğin en sıcak anında yaklaşık 280 derece Santigrat'a ulaştığı tahmin ediliyor.
Bilim insanlarının Ceres'in radyoaktif bir çekirdeğe sahip olduğunu öne sürmesi ilk kez olmasa da, bu, potansiyel olarak yaşamı destekleyebilecek kadar ısı ürettiğine dair en güçlü kanıt niteliğindedir.
Cüce gezegenin yeraltı okyanusunu yaşanabilir bir sıcaklıkta tutmasının yanı sıra, radyasyon aynı zamanda sıcak, mineral açısından zengin su jetlerinin okyanus tabanından yukarı doğru fışkırmasına neden olmuş olabilir. Bu durum, Dünya okyanuslarının ezici karanlık derinliklerindeki çeşitli mikrobiyal toplulukları destekleyen hidrotermal baca sistemlerine benzemektedir.
Courville, "Dünya'da, derin yer altından gelen sıcak su okyanusla karıştığında, sonuç genellikle mikroplar için bir ziyafet olur - kimyasal enerjinin lezzetli bir tadı" dedi.
Astro biyologlar, benzer sistemlerin Satürn'ün uyduları Enceladus ve Titan ile Jüpiter'in uyduları Europa ve Ganymede gibi Güneş Sistemi'ndeki diğer su dünyalarında uzaylı yaşamı destekleyebileceğini öne sürmüştür.
Ancak araştırmacılara göre, Ceres'in radyoaktif çekirdeği yaklaşık 2,5 milyar yıl önce ölmüş olduğundan, olası uzaylı mikropları soğuktan ölmüş olabilir. Bu da, cüce gezegenin bugün yaşam barındırma ihtimalinin neredeyse sıfır olduğu anlamına gelmektedir.