Geçtiğimiz yıl, birçok memelinin makatlarından nefes alabileceğini keşfeden bir grup araştırmacı, Fizyoloji alanında 2024 Ig Nobel Ödülü'nü kazanmıştı. Ancak Ig Nobel ödüllerinin pek çoğunda olduğu gibi, bu görünürdeki absürtlüğün ardında ciddi bir bilimsel yön de bulunuyor. Aynı ekip, bu yöntemi solunum yolu tıkanıklığı veya akciğer yetmezliği yaşayan hastaların tedavisinde kullanmanın fizibilitesini araştıran yeni bir çalışma yürüttü ve umut verici sonuçlar elde ederek rektal oksijen transferini tıbbi gerçekliğe bir adım daha yaklaştırdı.
Bu gelişme, COVID-19 pandemisinin ve beraberinde gelen ventilatör ve yapay akciğer kıtlığının yol açtığı solunum yetmezliğini önleme çabalarından ortaya çıkan en sıra dışı araştırma gelişmelerinden biri olarak öne çıkıyor. Araştırmacılar, ilhamlarını loach adı verilen, Avrasya ve Kuzey Afrika'da bulunan, tatlı su dibinde yaşayan bir balıktan aldılar. Loach, hipoksik koşullarda hayatta kalmak için solungaçlar yerine bağırsaklarını (yani makatlarını) kullanarak solunum yapar. Bu durum, bağırsaklarındaki yoğun kılcal damar ağı sayesinde mümkündür. Bu yöntemin teknik adı, Enteral Ventilasyon Via Anüs (EVA) olarak biliniyor.
Peki, bu yenilikçi solunum yöntemi memelilerde işe yarayabilir miydi? Araştırmacılar bunun mümkün olabileceğini düşündüler ve hipotezlerini test etmek için fareler ve mikro domuzlar üzerinde deneyler yaptılar. Bu çalışmada, daha önce yapay kan formülü olarak Oxycyte adlı bir perflorokarbon sıvısı geliştiren bir bilim insanının önceki araştırmalarından yararlanıldı. Bu vizyon tam olarak gerçekleşmemiş olsa da, benzer bir sıvıda bir farenin "nefes alabildiği" kurgusal bir filmde önemli bir sahneye ilham kaynağı olmuştu.
Oxycyte, araştırmacıların 2021 Ig Nobel ödülüne layık görülen çalışmaları için ideal bir materyaldi. Deneylerde, denek hayvanlara (fareler ve domuzlar) anal yolla oksijen gazı veya oksijenle zenginleştirilmiş perflorokarbon sıvısı uygulandı. Yani hayvanlara lavaj yapıldı. Ardından solunum yetmezliği tetiklendi ve anal uygulanan tedavinin etkinliği değerlendirildi. Sonuçlar oldukça şaşırtıcıydı: Her iki tedavi yöntemi de, ciddi yan etkilere yol açmadan solunum yetmezliğini önlemede oldukça etkili bulundu.
Şu ana kadar elde edilen sonuçlar olumlu. Bir sonraki mantıklı adım, EVA'nın insan hastalarda da işe yarayıp yaramayacağını belirlemekti. Araştırmacılar, “Şiddetli solunum yetmezliği olan hastalar genellikle hayatta kalmak için mekanik ventilasyona ihtiyaç duyar, ancak bu tedaviler akciğerlerde daha fazla hasara neden olabilir. EVA, akciğerlerin dinlenmesi ve iyileşmesi için bir fırsat sunabilir” açıklamasında bulundular.
Ekip, Japonya'da 27 sağlıklı yetişkin erkek gönüllüyü çalışmaya dahil etti. Her katılımcıya anal yolla oksijen içermeyen perflorodekalin uygulandı. Gönüllülerden, dozaj yavaşça 25 mL'den 1.500 mL'ye çıkarılırken sıvıyı bir saat boyunca tutmaları istendi. Yirmi erkek, deneyi başarıyla tamamladı. Hafif ve geçici karın şişkinliği ve rahatsızlık hissi dışında – ki bu durum dozaja bağlıydı ve tıbbi müdahale gerektirmeden düzeldi – herhangi bir olumsuz etki gözlemlenmedi.
Araştırmanın ortak yazarlarından biri, “Bu, ilk insan verisidir ve sonuçlar yalnızca prosedürün güvenliğini göstermekle sınırlıdır, etkinliğini değil. Ancak artık toleransı belirlediğimize göre, bir sonraki adım sürecin kan dolaşımına oksijen sağlamada ne kadar etkili olduğunu değerlendirmek olacaktır” dedi.