İnsanların gıdıklanmaya verdiği tepki oldukça tuhaf. Birisi başkasına tam da 'o' şekilde dokunduğunda, sonuç genellikle kendiliğinden ortaya çıkan, kontrol edilemeyen bir kahkahadır.
Bu tepki bilimsel olarak 'gargalesis' olarak biliniyor ve işin aslı şu: Sinirbilimciler bunun neden olduğunu hâlâ tam olarak bilmiyorlar. Özellikle de birçok insan için gıdıklanma hissinin hoş bir his olmamasına rağmen bu kahkaha tepkisi yaşanıyor. Ayrıca, bazı dokunuşların neden gıdıklayıcı olduğunu, bazılarının olmadığını veya vücudun bazı bölgelerinin neden bu 'gargalesis'i uyandırmaya daha yatkın olduğunu da bilmiyoruz.
Kulağa önemsiz gibi gelebilir ancak Karolinska Enstitüsü ve Radboud Üniversitesi'nden sinirbilimci Konstantina Kilteni ve diğer pek çok bilim insanı için bu hiç de gülünecek bir konu değil.
Konstantina Kilteni, “İnsanların gıdıklanmasını incelemek komik bir konu gibi gelebilir ama bunun birçok önemli etkisi var.” diyor ve ekliyor: “Salt sinirbilimsel açıdan bakıldığında, gıdıklanma; klinik, gelişimsel, motor ve duygusal sinirbilim dahil olmak üzere birçok sinirbilim dalıyla kesişiyor. Çoğumuzun bu hissi açıkça tanıyabilmesi, Sokrates, Aristoteles ve Darwin gibi insanlık tarihinin en büyük düşünürlerinden bazılarının bile bu konuya merak duymuş olması ve tüm bu uzun süredir devam eden meraka rağmen hâlâ nasıl çalıştığını tam olarak anlamamış olmamız beni büyülüyor.”
Kilteni, gıdıklanma üzerine yayınlanmış bilimsel literatürü kapsamlı bir şekilde gözden geçirdiği çalışmasında, konuya ilişkin mevcut araştırma durumunu ortaya koydu, hâlâ cevaplanması gereken soruları belirledi ve daha ileri araştırmalar için yöntemler ve stratejiler önerdi.
Gıdıklanma neredeyse evrensel bir insan deneyimidir. Ebeveynlerin çocuklarıyla oynadığı ilk yollardan biridir; çocuklar büyüdükçe gıdıklanmaya farklı tepkiler vermeye başlarlar; çığlık atar, kıpırdanır ve kaçarlar ama sonra tekrar gelip daha fazlasını isterler.
İnsan dışı primatlarda da gözlemlenmiştir ve sıçanlarda da 'gargalesis'e çok benzeyen bir durum saptanmıştır. Bu da evrimsel sinirbilim açısından önemli çıkarımlara işaret ediyor.
Ayrıca, nörolojik farklılıkları olan bireyler, nörotipik bireylerden farklı gıdıklanma tepkileri göstermektedir. Otizm spektrum bozukluğu olan kişiler dokunuşları nörotipik bireylere göre daha gıdıklayıcı algılarken, şizotipi bozukluğu olan kişiler kendi dokunuşlarını başkalarınınkiler kadar gıdıklayıcı algılama eğilimindedir.
Gıdıklanma veya gargalesis mekanizmasının nasıl çalıştığı hakkında anlamadığımız pek çok şey var. Kilteni bu durumu beş soruyla özetliyor:
- Vücudun belirli bölgelerindeki dokunuşlar neden diğerlerine göre daha gıdıklayıcı hissedilir?
- Gıdıklanmaktan hoşlanır mıyız ve hoşlanmıyorsak neden güleriz?
- Çoğu insan neden kendini gıdıklayamaz?
- Bazı insanlar çok gıdıklanırken diğerleri neden tepkisiz kalır?
- Neden gıdıklanma hisleri yaşarız?
Kilteni, gıdıklanma ve 'gargalesis' üzerine yapılan araştırmaların çoğunun, beyin tepkisinden ziyade 'gargalesis' ile gerçekten neşeli kahkaha arasındaki farklılıklara odaklandığını belirtiyor. Bu çalışmalar aynı zamanda elle gıdıklamaya dayanma eğilimindedir ve bu da çalışmadan çalışmaya tutarlılığı sağlamak açısından zordur. Ve en büyük sorun: Gıdıklanmanın gerçekte ne olduğuna dair standart bir tanım olmaması.
Kilteni, “Aslında bu konu üzerine nispeten az sayıda çalışma var.” diyor.
“Bizim yaklaşımımız aşağıdan yukarıya doğru: Önce fiziksel mekanizmalara odaklanıyoruz, deneysel olarak araştırılması daha basit olan soruları yanıtlamayı hedefliyoruz, özellikle de beyin aktivitesi ile gıdıklanmanın fiziksel ve fizyolojik özellikleriyle ilgili olanları.”
“Bilimsel titizliği sağlamak, gıdıklanmanın evrimsel veya antropolojik açıklamaları gibi daha geniş soruları ele almak için bir ön koşuldur.”
Çalışmasının amacı, 'gargalesis' araştırma alanının mevcut durumunu değerlendirmek ve ileriye dönük bir yol belirlemekti. Kendi laboratuvarında Kilteni'nin özel bir düzeneği var: Katılımcı bir sandalyeye oturuyor, ayaklarını bağlı bir plakanın deliklerinden geçiriyor ve robotik bir el gıdıklama uyguluyor. Bu, gıdıklamayı bireyden bireye tutarlı tutuyor.
“Uzun vadeli sorumuz: Gıdıklanma insanlarda ve diğer türlerde hangi amaca hizmet ediyor?” diye açıklıyor. “Ama önce bu soruyu yanıtlamak için güçlü bir bilimsel temel oluşturmalıyız.”
Araştırmacılar, kendini gıdıklayamama durumunda rol oynayan beyin bölgelerini daha derinlemesine incelemek için beyin anormallikleri olan bireyler üzerinde gıdıklama deneyleri yapmayı planlıyorlar. Gidilecek daha çok yol var ancak Kilteni, hedefin bu gülüşlere değeceğine inanıyor.
“Gıdıklanmanın bir zamanlar bir işlevi olmuş olabilir ama artık olmayabilir. Ancak gıdıklanmanın henüz keşfetmediğimiz bir işlevi olabilir.” diyor. “Çözülmesi heyecan verici bir gizem olmaya devam ediyor. Sanırım bu fenomenin arkasında düşündüğümüzden çok daha fazlası var!”
Bu kapsamlı inceleme, Science Advances dergisinde yayımlandı.