Uyku alışkanlıklarımız, genel sağlığımız hakkında çok önemli bilgiler verebilir. Birçok kişi uyku süresine odaklanırken, yeni bir araştırma yatma ve kalkma saatlerimizin düzenliliğinin daha büyük bir önem taşıdığını ortaya koyuyor.
Yapılan kapsamlı bir araştırmada, düzensiz uyku düzenine sahip kişilerin Parkinson hastalığı riskinin 2.8 kat, tip 2 diyabet riskinin ise 1.6 kat daha yüksek olabileceği belirlendi. Bu bulgular, İngiltere'deki UK Biobank'tan elde edilen 88.000'den fazla kişinin uyku verileri incelenerek elde edildi. Sonuçlar yalnızca korelasyonları gösterse de, gelecekteki klinik araştırmalara yeni ufuklar açabilir.
Bilim insanları, uyku süresi, uyku başlangıcı, uyku ritmi, uyku süresinin yaygınlığı ve gece uyanma sıklığı gibi altı farklı uyku özelliğinin sağlık üzerindeki etkilerini inceledi. Ortalama 6.8 yıllık takip süresince, bu uyku özellikleriyle ilişkili 172 farklı hastalık tespit edildi. Bu hastalıkların çoğu, yalnızca tek bir uyku özelliğiyle bağlantılıydı.
Araştırmanın bulgularını daha güçlü hale getirmek amacıyla, aynı analizler Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Ulusal Sağlık ve Beslenme Muayenesi Anketi (NHANES) gibi büyük veri tabanları kullanılarak da tekrarlandı.
Her iki analizde de, giyilebilir cihazlarla ölçülen uyku süresinin hastalık riskiyle nispeten zayıf bir ilişkisi olduğu görüldü. Oysa anketlerde katılımcıların çoğu, uyku süresinden çok uyku kalitesiyle ilgili endişelerini dile getiriyordu.
Bununla birlikte, uyku ritminin, uyku süresi ve başlangıcına göre üç kat daha fazla hastalıkla bağlantılı olduğu saptandı. Hatta incelenen 172 hastalığın neredeyse yarısı, uyku ritmiyle doğrudan ilişkiliydi. 'Uyku ritmi' terimi, kişinin her gün yatağa girme ve uyanma zamanlarının döngüsünü ifade ediyor.
Daha düzenli ve tutarlı bir uyku ritminin, daha sağlıklı sonuçlarla bağlantılı olduğu görülüyor. Bu alanda yapılan çalışmalar, iyi uykuyu yalnızca süresiyle tanımlamaktan öteye geçerek, uyku alışkanlıklarımızın tüm yönlerini dikkate almamız gerektiğini vurguluyor.
Çalışmanın en dikkat çekici bulgularından biri, düzensiz uyku ritimlerinin tip 2 diyabet, yüksek tansiyon, kronik akciğer hastalığı, akut böbrek yetmezliği ve depresyon gibi ciddi rahatsızlıklarla ilişkilendirilmesi oldu. Özellikle Parkinson hastalığı ile olan güçlü bağlantı, daha önceki araştırmalarda da uyku bozukluklarıyla bu hastalığın ilişkili olduğunu gösteren bulguları destekliyor.
Uyku başlangıcı ve uyku kalitesi de çeşitli hastalıklarla bağlantılı bulundu. Örneğin, gece yarısından sonra yatağa giren kişilerin, daha erken yatanlara kıyasla karaciğer sirozuna yakalanma riskinin 2.6 kat daha fazla olduğu belirtildi. En az verimli uyuyanların ise solunum yetmezliği riskinin neredeyse 1.8 kat arttığı gözlemlendi.
Bu veriler, giyilebilir uyku takip cihazlarından alınan veriler ile kişisel raporların birleşiminden oluşuyor. Bu kombinasyonun önemine dikkat çekiliyor. Zira kendi beyanlarına göre 'uzun uyuyan' kişilerin dörtte birinin aslında geceleri 6 saatten az uyuduğu ortaya çıkıyor. Bu durum, geçmişte yapılan birçok uyku çalışmasının yalnızca anketlere dayanmasının güvenilirliği konusunda soru işaretleri oluşturuyor.
Araştırmacılar, bazı katılımcıların uykuya dalma veya uykuyu sürdürme güçlüğü çektiğini ancak uzun süre yatakta kaldığını, bu durumun da uyku süresinin yanlış hesaplanmasına ve hastalık riskleri tahmininde önemli hatalara yol açtığını belirtiyor. Bu nedenle, uyku düzenliliğinin göz ardı edilen önemine vurgu yapılıyor.