Demans, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen, bilişsel fonksiyonlarda ciddi kayıplara yol açan bir sağlık sorunudur. Ancak bilim dünyasından gelen yeni bir araştırma, yaşam tarzı değişiklikleriyle bu riski önemli ölçüde azaltmanın mümkün olduğunu gösteriyor. Yaklaşık 13.5 yıl boyunca geniş bir katılımcı kitlesi üzerinde yürütülen kapsamlı çalışma, dört farklı sağlıklı beslenme modelinin demans riskini yüzde 28'e kadar düşürebileceğini ortaya koydu.
Beslenme alışkanlıklarımızın beynimiz üzerindeki etkisi uzun süredir bilim insanlarının gündeminde. Daha önceki birçok araştırma da bu bağlantıyı işaret etmişti. Yeni çalışma ise bu bilginin üzerine ekleyerek, Akdeniz diyeti başta olmak üzere belirli beslenme modellerinin demans riskini azaltmadaki potansiyelini daha net bir şekilde gözler önüne seriyor.
Araştırmacılar, 40 ila 69 yaş arasındaki 131.209 bireyin beslenme alışkanlıklarını inceledi. Katılımcıların diyetleri Akdeniz Diyeti (MEDAS), Nörodejeneratif Gecikme İçin Akdeniz-DASH Müdahalesi (MIND) diyeti, Önerilen Gıda Skoru (RFS) ve Alternatif Sağlıklı Beslenme İndeksi (AHEI) olmak üzere dört farklı sağlıklı beslenme modeline göre puanlandı.
Sonuçlar oldukça çarpıcıydı: Bu dört sağlıklı diyetten herhangi birine bağlı kalmak, demans riskinde yüzde 21 ila 28 arasında kayda değer bir düşüşle ilişkilendirildi. En iyi sonuçlar RFS diyetini uygulayanlarda görülürken, MIND diyeti de onu yakından takip etti.
Peki ya sağlıksız beslenme? Araştırma, iltihaplanmayı tetikleyici besinler açısından zengin diyetlerin (Yüksek Enerji Ayarlı Diyet İltihap Endeksi - EDII puanı) demans riskini yüzde 30 artırdığını da gösterdi. Bu bulgu, yediklerimizin beynimiz üzerindeki çift yönlü etkisini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Söz konusu sağlıklı diyetlerin ortak noktası, tam tahıllar, meyveler, sebzeler, balık, kuruyemişler ve kümes hayvanları gibi besinlere odaklanmaları. Kızartmalar, bazı süt ürünleri ve işlenmiş et ürünlerinden ise uzak durulması öneriliyor. Bu tür bir beslenmenin, vücuttaki stresi azaltarak beyni hasardan koruduğu düşünülüyor.
Araştırmacılar, özellikle yaşlı yetişkinler ve kadınlar başta olmak üzere bazı gruplarda beslenme düzeni ile demans arasındaki ilişkinin daha güçlü olduğunu belirtiyor. Obez ve obez olmayan gruplar arasında da farklılıklar gözlemlendi. Bu da diyetin alt gruplar üzerindeki etkisinin değişebileceğini gösteriyor.
Demansın kesin bir tedavisi olmaması nedeniyle, belirli gıda bileşenlerini, genel beslenme kalitesini ve iltihaplanma potansiyelini hedef alan diyet müdahaleleri, erken önleme için umut verici yaklaşımlar sunuyor. Diyetin yanı sıra genetik faktörler, fiziksel aktivite ve uyku düzeni gibi birçok faktörün de demans riskinde rol oynadığı biliniyor.
Bu çalışma, önceki araştırmaların bazı sınırlılıklarını gidererek beslenme ve demans arasındaki ilişkiye dair daha net bir tablo çiziyor. Tek bir diyet puanlama sistemine bağlı kalmak yerine birden fazla beslenme modelini karşılaştırması ve uzun takip süreleri, bu araştırmanın önemini artırıyor. Beyin sağlığını koruma yolunda atılabilecek pratik adımlar için bize önemli ipuçları sunuyor.