Ara

Beynin Gizli Işığı Ortaya Çıktı: Aktivitesine Göre Değişiyor

Dünya üzerindeki pek çok canlı türü görülebilir ışık yayma yeteneğine sahip olsa da, insanlar genellikle bu kategoriye dahil edilmez. Ancak durum düşündüğümüzden farklı olabilir.

Aslında, 1923 yılına kadar uzanan çeşitli araştırmalar, insanların da görülebilir frekanslarda, ancak çıplak gözle göremeyeceğimiz kadar zayıf bir ışık yaydığını ortaya koyuyor. Anne rahmine düştüğümüz andan hayata veda edinceye dek, kelimenin tam anlamıyla bir parıltı saçıyoruz.

Bu konu hala tartışmalı olsa da, 'biyofoton' adı verilen bu ultra zayıf ışık emisyonlarını tespit etmenin, cildimizin altında neler olup bittiği hakkında bize bilgi verebileceği düşünülüyor.

Yeni bir çalışmada, bilim insanlarından oluşan bir ekip özellikle insan beyninin yaydığı son derece zayıf parıltıyı inceledi. Araştırmacılar, insan beyninden yayılan bu zayıf ışığı kafa tası dışından dikkatlice kaydettiler ve ışığın, beynin o anki aktivite durumuna göre değiştiğini keşfettiler.

Bu bulgu, beyin sağlığını değerlendirmek için heyecan verici yeni bir olasılık sunuyor: Henüz geliştirilme aşamasında olan ve 'fotoensefalografi' adını verdikleri bir teknik.

Araştırmacılar, çalışmalarını anlattıkları makalede şu ifadelere yer veriyor: "İnsan beyninden yayılan ultra zayıf foton emisyonlarının (UPE) işlevsel durumları takip etmek için bir okuma kaynağı olarak hizmet edebileceğine dair ilk kavramsal kanıt olarak, katılımcıların dinlenirken veya işitsel algı göreviyle meşgulken kafaları üzerindeki foton sayılarını ölçtük ve karakterize ettik."

Evrendeki mutlak sıfırın üzerindeki sıcaklığa sahip her şey - insanlar dahil - termal radyasyon adı verilen bir tür kızılötesi radyasyon yayar. Ancak UPE'ler, termal radyasyondan ayrı bir olgudur. UPE'ler, neredeyse görünür ila görünür dalga boylarında yayılır ve metabolizmanın normal bir yan ürünü olarak elektronların enerji kaybederken foton yayması sonucu oluşur.

Çalışmayı yürüten ekip, beyin UPE'lerini arka plan radyasyonundan kesin olarak ayırmayı ve bu UPE'lerin farklı düzeylerdeki beyin aktivitesiyle tutarlı desenler sergileyip sergilemediğini belirlemeyi amaçladı.

Katılımcılar karanlık bir odaya yerleştirildi. Katılımcıların beyin aktivitelerini izlemek için başlarına elektroensefalografi (EEG) başlığı takıldı ve herhangi bir ışık emisyonunu kaydetmek için etraflarına foton çoğaltıcı tüpler (son derece zayıf ışığı bile algılayabilen hassas vakum tüpleri) konumlandırıldı. Ardından, katılımcılar dinlenme halindeyken ve sese dayalı görevleri yerine getirirken kayıtlar alındı (böylece görevleri karanlıkta yapabildiler). Sonuçlar, UPE'lerin gerçek olduğunu ve katılımcıların kafalarının dışından bile ölçülebildiğini göstermekle kalmadı; aynı zamanda UPE çıktısı ile EEG başlığı tarafından kaydedilen aktivite arasında net bir korelasyon olduğunu da ortaya koydu.

Araştırmacılar, gelecekteki çalışmaların nöroanatomik yapının UPE çıktısını nasıl etkileyebileceğini ve farklı aktivitelerin (sadece beyin dinlenmesi ve aktivitesi değil) UPE desenlerinde nasıl kendini gösterebileceğini inceleyebileceğini belirtiyor.

Ayrıca, her bireyin, anormal aktiviteyi ölçmek için bir taban çizgisi olarak kaydedilmesi gereken bir UPE 'parmak izi' olup olmadığını da henüz bilmiyoruz.

Araştırmacılar, bulguları hakkında şu yorumu yapıyor: "Mevcut sonuçları, çok düşük bağıl sinyal yoğunluğuna rağmen, insan beyninden türeyen UPE sinyallerinin karanlık ortamlarda arka plan ışık sinyallerinden ayırt edilebileceğine dair bir kavramsal kanıt olarak görüyoruz."

Bu çalışma, bilimsel bir dergide yayınlandı.

Önceki Haber
Parkinson Hastalığına Karşı Umut Veren Keşif: Mevcut Bir İlaç Çare Olabilir mi?
Sıradaki Haber
NVIDIA'dan Çin Pazarı İçin 'Yasakları Aşacak' Yeni Ekran Kartı: RTX 5090 DD Yolda İddiası

Benzer Haberler: