Plastik atıkların giderek artan bir sorun haline gelmesiyle birlikte, küçük plastik parçacıkları olan mikroplastiklerin insan beyninde de biriktiği tespit edildi. Ancak uzmanlar, bu durumun sağlığımız üzerindeki etkileri hakkında henüz yeterli kanıt bulunmadığını belirtiyor.
Görünürde yok denecek kadar küçük olan bu plastik parçacıkları, dağların zirvelerinden okyanusların derinliklerine, soluduğumuz havadan yediğimiz yiyeceklere kadar her yerde bulunuyor. Ayrıca akciğerler, kalpler, plasentalar gibi insan vücudunun çeşitli bölgelerinde tespit edilmiş ve hatta kan-beyin bariyerini de geçebildiği ortaya konmuş durumda.
Mikroplastiklerin yaygınlaşması, dünyanın ilk küresel plastik kirliliği anlaşmasını şekillendirme çabalarında önemli bir konu haline gelirken, Birleşmiş Milletler'in son görüşmeleri önümüzdeki hafta Cenevre'de gerçekleştirilecek.
Mikroplastiklerin ve daha da küçük olan nanoplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkileri henüz tam olarak anlaşılmamış olsa da, araştırmacılar bu nispeten yeni alanda daha fazla bilgi edinmek için çalışmalarını sürdürüyor.
Mikroplastiklerin beyindeki varlığına dair öne çıkan bir çalışma, Şubat ayında bilimsel bir dergide yayımlandı. Bu çalışmada, ABD'nin New Mexico eyaletinde hayatını kaybetmiş 28 kişiden alınan beyin dokuları test edildi. Elde edilen sonuçlar, örneklerdeki mikroplastik miktarının zamanla arttığını gösterdi.
Çalışmanın baş araştırmacısı tarafından yapılan açıklamalarda, beyinlerde bir plastik kaşık dolusu kadar mikroplastik tespit edildiği belirtilmişti. Bu miktar, araştırmacılar tarafından kullanılmamış bir boya kalemiyle karşılaştırıldı.
Ancak diğer araştırmacılar, bu küçük çalışmaya temkinli yaklaşılması gerektiğini vurguluyor. Bilim insanları, şu anki spekülasyonların mevcut kanıtların çok ötesine geçtiğini ve elde edilen verilerin küresel ölçekte mikroplastiklerin varlığı hakkında kesin sonuçlar çıkarmak için yeterli olmadığını belirtiyorlar. Ayrıca, beyinlerde ham kanalizasyonda bulunan miktardan daha fazla mikroplastik olmasının pek olası görünmediği yönünde görüşler de mevcut.
Yapılan çalışmalarda elde edilen verilerin dikkatli yorumlanması gerektiği ve mikroplastiklerin zararlı etkilerine dair henüz kesin bir kanıt bulunmadığı ifade ediliyor. Bir diğer yandan, beyin dokusunda bulunan mikroplastiklerin varlığına dair çalışmalar, kan damarlarında biriken mikroplastiklerin kalp krizi, felç ve ölüm riskini artırabildiğini gösteren gözlemsel çalışmalarla da destekleniyor.
Fareler üzerinde yapılan bazı deneylerde ise mikroplastiklerin beyinde tıkanıklıklara yol açarak nadir kan pıhtılarına neden olabileceği tespit edildi. Ancak bu hayvan deneylerinin insanlarla birebir aynı sonuçları vermeyeceği de vurgulanıyor.
Dünya Sağlık Örgütü'nün 2022 tarihli bir incelemesi, mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki risklerini belirlemek için yeterli kanıt bulunmadığı sonucuna varmıştı. Buna rağmen, birçok sağlık uzmanı, mikroplastiklerin potansiyel tehdidi göz önüne alındığında önleyici tedbirlerin alınması gerektiğini savunuyor.
Plastik kirliliğinin önleyici tedbirlerle ele alınması gerektiği ve bu konuda politika kararlarının tam verilerin açıklanmasını beklemeden alınması gerektiği yönünde görüşler de mevcut. Bu tür önleyici adımlar, sorunun daha büyük bir halk sağlığı krizine dönüşmesini engelleyebilir.
Dünya genelinde plastik üretimi 2000 yılından bu yana iki katına çıktı ve 2060 yılına kadar mevcut oranların üç katına çıkması bekleniyor.