Bir hedef için başka bir insanla çalışırken kendinizi adeta onun beyniyle uyumlanmış gibi hissettiğiniz o "akış" anlarını deneyimlediniz mi? Yeni bir araştırma, bu durumun aslında nörolojik düzeyde bir senkronizasyondan kaynaklanıyor olabileceğini gösteriyor.
İnsanlar, doğası gereği oldukça sosyal canlılardır. İletişim kurmaktan, bir ritmi yakalamaya, çocuk yetiştirmekten iş yapmaya kadar hayatımızın pek çok alanında iş birliğine dayanırız. Kısacası, takım çalışması hayalleri gerçekleştirebilir.
İş birliği, aynı talimatları takip etmeyi ve belirli bir ölçüde ortak düşünme biçimlerini gerektirir. Ve bu durum, bir çift insanın ortak bir görev üzerinde çalıştığı anlarda beyin aktivitesi ölçümlerinde milisaniyeler içinde gözlemlenebilir hale geliyor.
Ancak bu senkronizasyonun, yalnızca aynı görevi yapıyor olmaktan mı kaynaklandığını yoksa özel olarak birlikte çalıştıkları için mi gerçekleştiğini anlamak zor olabilir.
Batı Sydney Üniversitesi'nden bilişsel sinirbilimci Denise Moerel liderliğindeki bir çalışma, bu karmaşık değişkenleri ustaca kontrol ederek gerçekte neler olduğunu ortaya koydu. Katılımcılar, 24 takıma ayrıldı. Her çift, bilgisayar ekranında beliren farklı kontrast ve desen boyutlarına sahip siyah-beyaz şekilleri nasıl gruplandıracaklarına birlikte karar verdi.
Bu şekilleri dörderli gruplara ayırmaları gerekiyordu. Bu, kategorizasyonun temeli olarak iki özellik seçmeleri anlamına geliyordu: yuvarlak veya kare şekil, dalgalı veya düz desen, yüksek veya düşük kontrast ve küçük veya büyük desen.
İki takım arkadaşı bu aşamada konuşup birlikte çalışabildiler, ancak bir kez "kuralları" üzerinde anlaştıktan sonra, sessiz kalarak ve bilgisayar ekranlarında şekilleri gruplandırmak için paylaşılan bir çalışma alanını izleyerek sırt sırta çalıştılar. Ara sıra mola verip sohbet etmelerine izin verildi.
Sırt sırta iş birliği aşamasında, beyin aktivitelerini izlemek için elektroensefalogramlar (EEG) kullanıldı ve ne kadar hizalandıkları takip edildi. Ancak araştırmacılar, EEG verilerini çiftler arasında da karşılaştırdılar ve asıl ilginç olan da buydu.
Bir şekil belirdikten sonraki ilk 45-180 milisaniye içinde, herkes aynı göreve odaklandığı için benzer beyin aktivitesi gösterdi. Ancak 200 milisaniyeden sonra bu durum farklılaştı. Beyin aktivitesi çiftler içinde hizalı kalırken, tüm grubun tamamında aynı şekilde değildi. Bu hizalanma deney ilerledikçe güçlendi ve takım arkadaşları arasındaki senkronizasyon, paylaşılan kuralların deney boyunca pekişmesiyle arttı.
Bu olgu, gerçek çiftler arasındaki verilerde, daha önce iş birliği yapmamış ancak karşılaştırma amacıyla verileri eşleştirilmiş rastgele oluşturulmuş sahte çiftlere kıyasla anlamlı derecede daha yüksekti. Örneğin, iki farklı çift şekilleri daireler veya kareler ve dalgalı veya düz desenlere göre gruplandırmayı seçmiş olabilir. Ancak her çiftin bir üyesinin beyin aktivitesi karşılaştırıldığında, güçlenen hizalanmaları gerçek takım arkadaşlarıyla olan hizalanmalarından çok daha zayıftı.
Bu sonuçlar, gerçek çiftlerin beyin aktiviteleri arasındaki güçlü hizalanmanın yalnızca görev sırasında anlaştıkları belirli sistemden kaynaklanmayabileceğini gösteriyor. Onlarla birlikte çalışmanın, sistemi oluşturan kişiyle iş birliği yapmanın özel bir fark yarattığına dair bir şeyler vardı.
Araştırmacılar, "Sonuçlar, sosyal etkileşimlerin insan beynindeki nöral temsilleri şekillendirmede merkezi bir rol oynadığını vurguluyor" diyor. "[Bu yöntem, grup iş birliğini, iletişimi ve karar verme süreçlerini anlamak için umut vaat eden uygulamalara sahip.]"
Bu araştırma, PLOS Biology'de yayımlandı.