Astronomlar, Dünya'ya bilinen en yakın moleküler bulutu keşfetti. Bu keşif, yeni yıldızların ve gezegenlerin oluşumunu tetikleyen kozmik madde döngüsünü yakından incelemek için nadir bir fırsat sunuyor.
Yunan şafak tanrıçasının adını taşıyan "Eos" olarak adlandırılan yeni keşfedilen bulut, Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzaklıkta bulunan devasa, hilal şeklinde bir hidrojen gazı kümesi. Yaklaşık 100 ışık yılı genişliğindeki Eos, gökyüzündeki en büyük yapılardan biri olarak kabul ediliyor.
Keşfe öncülük eden araştırmacılar, bulutun bu denli büyük olmasına rağmen şimdiye kadar gözden kaçmış olmasının şaşırtıcı olduğunu belirtiyor.
Devasa boyutuna ve Dünya'ya nispeten yakınlığına rağmen Eos, düşük karbon monoksit (CO) içeriği nedeniyle şimdiye kadar tespit edilememişti. Astronomlar genellikle moleküler bulutları tanımlamak için parlak ve kolayca tespit edilebilir bir kimyasal imza olan karbon monoksit sinyallerine güvenir.
Ancak bu kez araştırmacılar, Eos'u içindeki hidrojen moleküllerinin floresan parıltısı aracılığıyla tespit etti. Bu yeni yaklaşım, galaksimizde benzer şekilde gizlenmiş birçok bulutu ortaya çıkarabilir. Araştırmacılar, keşfedilmeyi bekleyen daha fazla CO-fakir bulutun kesinlikle olduğunu düşünüyor.
Moleküler hidrojen evrendeki en bol maddedir. Eos gibi hidrojen dolu bulutları keşfedip inceleyerek, astronomlar daha önce tespit edilemeyen hidrojen rezervlerini ortaya çıkarabilir ve böylece evrende yıldız ve gezegen oluşumu için mevcut madde miktarını daha hassas bir şekilde ölçebilirler.
Araştırmacılar keşfi hakemli bilimsel bir dergide yayımlanan bir makale ile duyurdular.
Bu Bulut Tam Anlamıyla Karanlıkta Parlıyor
Eos, 2003 yılında Dünya yörüngesine fırlatılan bir uydu üzerindeki spektrograftan alınan 20 yıllık verilerin analizi sırasında keşfedildi. Bu uydu, Samanyolu'ndaki sıcak gaz dağılımını haritalamak için kullanılıyordu.
Spektrograf, tıpkı bir prizmanın görünür ışığı ayırması gibi, uzak ultraviyole ışığı bir dalga boyu spektrumuna ayırır. Bu, bilim insanlarının farklı moleküllerden gelen emisyonları tanımlamasını sağlar. Boş görünen bir gökyüzü bölgesindeki hidrojen moleküllerinin veri kataloglaması, Eos'un "tam anlamıyla karanlıkta parladığını" ortaya çıkardı.
Keşif, veri analizi sırasında rastlantısal olarak gerçekleşti. Yapı fark edildiğinde, araştırmacılar bunun benzersiz bir şey olduğunu hemen anladılar.
Eos, yakınındaki devasa bir yapı olan Kuzey Kutbu Mahmuzu (North Polar Spur) ile etkileşimleri yoluyla hilal şeklini almıştır. Kuzey Kutbu Mahmuzu, Samanyolu düzleminden kuzey gök kutbuna kadar uzanan geniş bir iyonize gaz bölgesidir. Eos'un şeklinin Kuzey Kutbu Mahmuzu ile yüksek enlemlerde mükemmel bir şekilde hizalanması, bu devasa yapının enerjisi ve radyasyonunun (muhtemelen geçmişteki süpernovalar veya yıldız rüzgarları tarafından yönlendirilen) Eos dahil çevredeki gazla etkileşime girdiğini ve onu etkilediğini gösteriyor.
Eos'un evrimini takip eden simülasyonlar - özellikle moleküler hidrojen rezervinin Kuzey Kutbu Mahmuzu ve diğer kaynaklardan gelen fotonlar ve yüksek enerjili kozmik ışınlar tarafından nasıl parçalandığı - yaklaşık 6 milyon yıl içinde buharlaşacağını öne sürüyor.
Eos hakkında yapılan bir takip çalışması, yakın zamanda emekli olan bir uzay teleskobundan alınan verilerle mevcut veya devam eden yıldız oluşumu belirtilerini aradı. Henüz hakem onayı almamış bulgular, bulutun geçmişte önemli yıldız oluşumu patlamaları geçirmediğini gösteriyor. Ancak bulutun dağılmadan önce yıldız oluşturup oluşturmayacağı belirsizliğini koruyor.
Araştırmacılar, yeni keşfedilen moleküler bulutun adını taşıyan bir uzay aracı için bir görev konsepti geliştiriyor. Önerilen bu Eos uzay teleskobu, moleküler hidrojen gazının oluşum ve yıkımını incelemek için uzak ultraviyole dalga boylarında gözlem yaparak Samanyolu'ndaki bulutlardaki moleküler hidrojen içeriğini ölçecek.
Keşif ekibi, hala tonlarca yanıtlanmamış soru olduğunu ve çalışmalarının henüz başında olduklarını belirtiyor.