Arktik Okyanusu'nun buzlu ve karanlık derinliklerinde, denizanası türlerini ayıran gizemli bir bariyer keşfedildi. Yüzeyin 1000 metreden (3.280 feet) daha altında, yani 'gece kuşağı' olarak bilinen bölgede yaşayan ve Botrynema brucei ellinorae alt türüne ait olan bu nazik denizanasıların, su akıntılarındaki iki farklı şekli dikkat çekiyor. Bazılarının tepesinde belirgin bir düğme benzeri yapı bulunurken, diğerleri pürüzsüz ve bu yapıdan yoksundur.
Bu iki farklı morfotipin dağılımını inceleyen yeni bir araştırma, 47 derece kuzey enleminde oldukça ilginç bir bulgu ortaya koydu. Bilim insanları, bu iki denizanası tipinin de Arktik ve sub-Arktik bölgelerde bulunduğunu ancak düğmesiz olanların Kuzey Atlantik Akıntısı bölgesinin güneyinde hiç rastlanmadığını belirtiyor. Bu bölge, Newfoundland'daki Grand Banks'ten Kuzeybatı Avrupa'ya kadar uzanıyor.
Dünyanın bazı bölgelerinde, fiziksel bir engel olmasa bile, hayvanların dağılımını ayıran görünmez çizgiler bulunuyor. Endonezya takımadalarındaki Wallace Hattı buna bir örnektir. Bu tür hatlar, iki bölge arasındaki çevresel farklılıklar, zamanla ortadan kalkan fiziksel engeller, okyanus akıntıları ve diğer faktörler tarafından belirlenebilir.
Bu tür faunal sınırlar, net bir şekilde tanımlanmadıkları için tespit edilmesi zordur. Özellikle insan vücudu için son derece elverişsiz olan derin okyanuslarda bu zorluk katlanarak artar. Ezici basınç, dondurucu soğuk ve ışık yokluğu nedeniyle, bu derinlikleri keşfetmenin tek yolu uzaktan kumandalı robotlardır.
Araştırmacılar, denizanası örneklerini hem araştırma gemilerindeki ağlar hem de uzaktan kumandalı su altı araçları aracılığıyla toplayarak bu dağılımı inceledi. Ayrıca geçmiş gözlemleri ve fotoğraf kayıtlarını da değerlendirdiler. Genetik analizler sonucunda, düğmeli ve düğmesiz denizanasıların aynı genetik soy hattına ait olduğu ortaya çıktı. Düğmeli denizanasıların dünya genelinde bulunmasına karşın, düğmesiz olanların yalnızca 47 derece kuzey enleminin kuzeyinde görülmesi, Kuzey Atlantik Akıntısı bölgesinde yarı geçirgen bir faunal sınırın varlığını düşündürüyor.
Bu şekil farklılıklarının, genetik olarak benzerliğe rağmen 47 derece kuzeyin kuzeyinde ve güneyinde farklılık göstermesi, Atlantik Okyanusu'nda bilinmeyen bir derin deniz biyo-coğrafi bariyerinin varlığına işaret ediyor. Bu bariyerin, düğmesiz örnekleri kuzeyde tutarken, düğmeli örneklerin daha güneye serbestçe geçişine izin veriyor olabileceği ve düğmenin kuzey ve güney bölgeleri dışındaki yırtıcılara karşı seçici bir avantaj sağlayabileceği düşünülüyor.
Bu görünmez bariyerin ne olduğunu belirlemek için daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. Ancak önceki araştırmalar, Kuzey Atlantik Akıntısı bölgesini 'boreal ve subtropikal türlerin karışımını içeren bir geçiş ekotonu' olarak tanımlıyor. Bu da çevresel koşullar arasında bir ayrım çizgisi olduğunu gösteriyor.
Bu keşif, derin okyanus hakkında ne kadar az şey bildiğimizi vurguluyor ve dünya genelinde benzer başka engellerin de olabileceğini düşündürüyor. Ayrıca, okyanusun derinliklerinde gizlenen yaşam hakkında kapsamlı bir anlayışa ulaşmanın gerekliliğini ortaya koyuyor. Tek bir genetik soy hattı içindeki belirgin şekil farklılıklarının varlığı, jöleli deniz hayvanlarının biyolojik çeşitliliğini daha fazla inceleme ihtiyacını gösteriyor.