Alzheimer hastalığına çare bulma çabası, son yıllarda yaşanan önemli tartışmalarla birlikte giderek rekabetçi ve çetin bir mücadeleye dönüşüyor. Bilim dünyasında, hastalığın temel nedenlerine dair yürütülen araştırmalar yeni boyutlar kazanıyor.
Yıllardır Alzheimer'ın ana nedeninin, beyinde hasara yol açan beta-amiloid proteinlerinin birikimi olduğu düşünülüyordu. Hatta bu protein kümelenmesini engellemeye yönelik tedaviler üzerine yoğunlaşılmıştı. Ancak bu yaklaşımın somut bir tedaviye dönüşmemesi, bilim insanlarını farklı açıklamalara yöneltiyor.
Bu kapsamda öne çıkan yeni bir teoriye göre, Alzheimer hastalığı aslında bir beyin hastalığından çok, beyin içindeki bağışıklık sisteminin bir bozukluğu olabilir. Bu teoriye göre beta-amiloid, anormal bir şekilde üretilen bir protein değil, beyin bağışıklık sisteminin doğal bir parçasıdır. Beyinde travma veya bakteri varlığı gibi durumlarda, beta-amiloid beyin bağışıklık tepkisinin önemli bir bileşeni olarak devreye girer.
Sorun ise burada başlıyor: Beta-amiloid, bakteri ve beyin hücrelerinin zarları arasındaki benzerlikler nedeniyle ayrım yapamıyor ve koruması gereken beyin hücrelerine yanlışlıkla saldırabiliyor. Bu durum, beyin hücrelerinin kronik ve ilerleyici kaybına yol açarak demansa sebep oluyor. Yani, vücudun bağışıklık sisteminin bakteri ile beyin hücresini ayırt edememesi, hastalığın temelini oluşturuyor.
Bu bakış açısıyla Alzheimer, beyin bağışıklık sisteminin kendi organına yönelik yönlendirilmiş bir saldırısı olarak bir otoimmün hastalık olarak karşımıza çıkıyor. Otoimmün hastalıklarda sıklıkla rol oynayan otoantikorlar, Alzheimer'ın gelişiminde de merkezi bir rol oynayabilir.
Elbette Alzheimer hastalığına dair başka teoriler de mevcut. Bazı bilim insanları, hastalığın mitokondri adı verilen ve her beyin hücresindeki enerji üretiminden sorumlu küçük hücresel yapılarla ilgili olduğunu düşünüyor. Diğerleri ise hastalığın belirli bir beyin enfeksiyonunun sonucu olabileceğini, ağızdaki bakterilerin suçlu olabileceğini öne sürüyor. Hatta bazı araştırmacılar, hastalığın beyin içindeki metallerin (çinko, bakır veya demir gibi) anormal işlenmesinden kaynaklanabileceği hipotezini ortaya atıyor.
Dünya genelinde 50 milyondan fazla insanı etkileyen ve her üç saniyede bir yeni teşhis konulan Alzheimer, yenilikçi fikirler ve taze yönelimler gerektiren küresel bir halk sağlığı krizidir. İnsanların ve ailelerin yaşam kalitesini yükseltmek, sağlık sistemleri üzerindeki mali yükü hafifletmek ve bu zorlu hastalıkla mücadele etmek için Alzheimer'ın nedenlerini daha iyi anlamak, tedavi yöntemlerini geliştirmek büyük önem taşıyor.