Mısır'ın tarihi İskenderiye liman kentinde yapılan çalışmalar sonucunda, antik dünyanın yedi harikasından biri olan ünlü İskenderiye Feneri'nin inşasında kullanılan 22 devasa taş blok Akdeniz'in derinliklerinden çıkarıldı.
Akdeniz'in güneydoğu kıyısındaki İskenderiye limanından çıkarılan bu taş bloklar, şimdi bilimsel incelemelerden geçirilip dijital olarak taranacak. Son on yılda su altında bulunan 100'den fazla taşın dijital kayıtlarına eklenecek olan bu veriler, projeyi destekleyen bir kuruluş tarafından yapılan açıklamaya göre büyük bir öneme sahip.
Bu araştırma, tarihçiler, arkeologlar, mimarlar ve mühendislerin uzmanlığını bir araya getirerek, 14. yüzyılda meydana gelen depremlerle yıkılan antik fenerin sanal bir 3D modelini oluşturmayı hedefliyor.
Yakın zamanda kurtarılan taşlar arasında, yapılan açıklamaya göre 70 ila 80 ton ağırlığında devasa bir kapı girişine ait parçalar bulunuyor. Çalışmalarda ayrıca, Mısır tarzı büyük bir 'pilon' veya törensel geçit olduğu düşünülen bir anıtın kalıntıları da ortaya çıkarıldı.
Limanın ağzındaki küçük bir adanın adını taşıyan İskenderiye Feneri, MÖ yaklaşık 280 yılında inşa edildi. Dönemin Mısır kralının emriyle, esasen yaklaşan gemilere güvenli bir şekilde limana rehberlik etmek amacıyla yapılmıştı.
Şehir, MÖ 332 yılında Mısır'ı Pers İmparatorluğu'ndan alan Büyük İskender tarafından kurulmuş ve onun adını almıştır. İskenderiye daha sonra Helenistik (Yunan) Ptolemaios hanedanının yönetimi altında Mısır'ın başkenti ve antik dünyanın en zengin şehirlerinden biri haline geldi.
İskenderiye Feneri, zamanının bir teknoloji harikasıydı. Açıklamalara göre, 100 metreden daha yüksek olan fener, antik dünyanın en uzun yapılarından biriydi. Kare bir taban, sekizgen bir orta bölüm ve silindirik bir tepeden oluşan çok katmanlı bir tasarıma sahipti.
Işığı, muhtemelen odun veya yağla beslenen büyük bir ateşle üretiliyordu ve antik yazarlara göre 50 kilometreye kadar uzaklıktan görülebilen konsantre bir ışın oluşturuyordu. Bu ışın, fenerin ateşini büyük, cilalı metal yüzeylerle, belki de bronz veya bakırla yansıtarak oluşturulmuş gibi görünüyor; ancak bu yüzeyler günümüze ulaşamamış ve haklarında çok az bilgi bulunuyor.
İskenderiye Feneri, antik Yunan yazarları tarafından 'dünyanın harikaları'ndan biri olarak kabul edilmişti. Roma İmparatorluğu döneminde de fenerden övgüyle bahsedilmiş, yapımından yüzlerce yıl sonra bile hakkında yazılar kaleme alınmıştır.
İskenderiye Feneri'nin kalıntıları 1994 yılında su altında keşfedilmişti. Bölgedeki son çalışma, Fransız akademisyenler tarafından yürütülen üçüncü araştırma projesi olma niteliğini taşıyor.
Ancak araştırmacılar, yıkılan feneri fiziksel olarak yeniden inşa etmek yerine, kalıntılardan ve tarihi kayıtlardan edindikleri bilgilerle sanal bir yeniden yapılandırma, yani bir 'dijital ikiz' oluşturuyorlar.
Yeni çıkarılan taş bloklar dijital olarak taranacak ve elde edilen veriler, projeye destek veren gönüllü mühendislere ulaştırılacak. Bu mühendisler, taşları yeniden yapılandırmada doğru bir şekilde konumlandırmaya çalışacaklar; tıpkı dev bir arkeolojik yapbozun parçaları gibi.
Sanal model, fenerin inşası ve çöküşüyle ilgili teorileri test etmenin yanı sıra, fenerin orijinal ihtişamını yeniden canlandırarak ziyaretçilerin oradaymış gibi keşfetmelerine olanak tanıyacak.