Ara

Afrika’nın Sıcak Çöllerinde Hayatta Kalma Sırrı: Kenya Halkının Genetik Adaptasyonu

Kenya'nın Turkana halkının, aşırı çöl sıcaklarında vücutlarının su tasarrufu yapmasına yardımcı olan genetik adaptasyonlar geliştirdiği yeni bir araştırma ile ortaya kondu. Turkana kadınları, genellikle günde 5 ila 10 kilometre yürüyerek ve başlarında su dolu kovalarla aşırı sıcaklarda uzun süre susuzluğa dayanıyor. Bu durum, yüksek proteinli ancak düşük kalorili et, süt ve hayvan kanından oluşan beslenme düzenleriyle birleştiğinde, çölde bu yoğun fiziksel aktiviteyi tolere etmelerini sağlıyor.

Bilimsel bir dergide yayımlanan araştırmada, bilim insanları Turkana halkında, böbreklerin suyu tutmasına yardımcı olan bir protein kodlayan STC1 geninde özel varyantlar tespit etti. Bu varyantın, her gün 40 derece sıcaklıkta 10 kilometre yürüyen bireyler için su tasarrufu sağlamada kritik bir rol oynadığı düşünülüyor.

Ancak bu genetik adaptasyon, zamanla yaşam tarzı değiştikçe olumsuz sonuçlar doğurabilir. Turkana topluluğunun giderek şehirleşmesi ve modern diyetlere uyum sağlamasıyla birlikte, bu genetik varyantın kronik hastalık riskini artırabileceği öngörülüyor.

Araştırma ekibi, yaklaşık 5.000 Turkana gönüllüsü ile çalıştı. Bu gönüllülerden 367 kişinin tam genomları dizilendi. Bu genomlar incelendiğinde, sekiz farklı gen bölgesinde, Turkana halkında diğer popülasyonlara göre daha sık görülen genetik varyasyonlar belirlendi. En belirgin sinyalin STC1 geni yakınında olduğu gözlemlendi.

STC1 geninin su tutma işlevini doğrulamak için laboratuvar ortamında hücrelerle deneyler yapıldı. İnsan böbrek hücrelerine, beyin tarafından vücudun su kaybettiği durumlarda böbreklere gönderilen antidiüretik hormon (ADH) eklendi. Hücreler STC1 genini aktive ederek yanıt verdi, bu da genin su tasarrufu sağlamada önemli bir rolü olduğunu gösteriyor.

Bilim insanları, simülasyonlar aracılığıyla bu gen varyantlarının Turkana halkında yaklaşık 5.000 ila 7.000 yıl önce, Doğu Afrika'ya hayvancılığın yayılmaya başladığı ve Sahra'nın kuraklaştığı dönemlerde ortaya çıkmış olabileceğini tahmin ediyor.

Ancak günümüzde bu genetik adaptasyon, Turkana topluluğunun lehine işlemeyebilir. 1980'lerden itibaren yaşanan kuraklık ve kıtlıklar, birçok Turkana'yı göçebe yaşamdan kentlere yönlendirdi. Beslenme alışkanlıkları hayvansal ürünlerden tahıl ve işlenmiş gıdalara doğru kaydı. Bu durum, şehirlerde yaşayan Turkana halkında daha az verimli böbrek fonksiyonlarına ve stres ile iltihaplanma ile ilişkili genlerde daha yüksek aktiviteye yol açtı. Bu da, Batı toplumlarında görülen kronik hastalıkların (kalp hastalığı gibi) riskini artırabiliyor.

Beslenme alışkanlıklarındaki bu ani değişim, Batı'daki kronik hastalıklara yol açan nedenlerle benzerlik gösteriyor. Araştırmacılar, çölde hayatta kalmayı sağlayan genetik adaptasyonların, modern ve şehirleşmiş yaşam koşullarında nasıl bir etki yarattığını daha derinlemesine anlamayı hedefliyor. Bu genetik faktörlerin anlaşılmasının, kronik hastalıkların bilinmeyen tetikleyicilerini ortaya çıkarabileceği düşünülüyor.

Önceki Haber
Pencerelerinize Güneş Enerjisi Kaplama: Evleri Aydınlatacak Yeni Teknoloji
Sıradaki Haber
Fosil Yakıtların Başlıca Kirleticilerinden Biri ALS Riskini Artırıyor Olabilir

Benzer Haberler: