Amerika Birleşik Devletleri'nde şehirlerde yaşayanların tükettiği etin, Birleşik Krallık'ın yıllık karbon emisyonundan daha fazla sera gazı salımına yol açtığı yeni bir araştırmayla ortaya konuldu. ABD şehirlerindeki et tüketiminin yıllık 329 milyon metrik ton karbon salımına eşdeğer olduğu belirtilirken, bu rakamın Birleşik Krallık'ın toplam 305 milyon metrik tonluk yıllık karbon emisyonundan daha yüksek olduğu kaydedildi.
Ortalama kişi başına düşen et tüketiminin ABD şehirlerinde benzer olsa da, “karbon ayak izi” olarak adlandırılan, yani sığır, domuz ve tavuk tüketiminden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının, hayvanların yetiştirilme ve işlenme şekline göre önemli ölçüde farklılık gösterdiği belirtildi. Yapılan yeni araştırma, bu değişkenliğin şehir bazında incelenmesinin önemini vurguluyor.
Araştırmacılar, hayvan yemi üretiminden etin nihai tüketimine kadar olan süreci izleyerek, kişi başına en büyük karbon ayak izinin, en küçük ayak izine sahip şehirlere göre üç katından fazla olabildiğini tespit etti. Bu değişkenliğin temel nedenleri arasında farklı tedarik zincirleri ve ülkenin farklı bölgelerindeki üretim uygulamalarının yer aldığı ifade edildi.
Bilim insanları, bölgesel veya ulusal düzeyde etin sera gazı ayak izi hakkında bilgi sahibi olsalar da, emisyonlarla mücadele etmek için şehir düzeyinde verilere ihtiyaç duyulduğunu belirttiler. Bu ihtiyacı karşılamak için araştırmacılar, ABD'deki 3.531 şehrin et tedarik zincirini kapsayan bir model geliştirdi. Bu model, ABD nüfusunun yüzde 93'ünü kapsıyor.
Ekip, ulusal sağlık ve beslenme anketlerinden elde edilen verileri ve 2017 ABD nüfus sayımı bilgilerini kullanarak her şehirde kişi başına ne kadar et tüketildiğini tahmin etti. Ardından, hayvan yemi üretimi, hayvancılık ve et işleme süreçlerini içeren bölgeleri şehir alanlarına bağlayan bağlantıları yeniden oluşturdu.
Yapılan analizler sonucunda, ABD şehirlerinde yaşayanların her yıl 4,6 milyon ton tavuk, 3,7 milyon ton sığır eti ve 2,7 milyon ton domuz eti tükettiği ve bunun sonucunda toplam 329 milyon ton karbondioksit eşdeğeri karbon ayak izi oluşturduğu anlaşıldı. Bu rakamın, ABD'nin fosil yakıt kullanımından kaynaklanan 334 milyon metrik tonluk yıllık emisyonlarıyla karşılaştırılabilir olduğu belirtildi.
Ortalama olarak, karbon ayak izinin yüzde 73'ünü sığır eti üretimi oluştursa da, bu oran şehirlerin sığırların otlakta mı yoksa besi çiftliklerinde mi yetiştirildiğine bağlı olarak değişiyor. Sığır eti için sera gazı emisyon yoğunluğu şehirler arasında 4,3 kat, tavuk için 4,9 kat ve domuz eti için 15 kat farklılık gösteriyor. Araştırmacılara göre, bu farklılıkların ana nedeni yem üretimindeki değişkenlikler, özellikle azotlu gübrelerin kullanım oranları ve bunun sonucunda oluşan azot oksit emisyonları.
Sığır eti tüketimini azaltmanın veya ortadan kaldırmanın gezegen sağlığı için önemli olduğu zaten biliniyor. Yeni araştırmalar, yenilebilir gıda atıklarını yarıya indirmenin, sığır yerine tavuk tüketmenin ve haftada bir gün etsiz beslenmenin bir şehrin karbon ayak izini yüzde 51 oranında azaltabileceğini gösteriyor. Bu, uluslararası anlaşmalarla belirlenen hedeflere ulaşmada önemli bir katkı olarak görülüyor.
Araştırmacılar, bu tür adımların atılması durumunda genel olarak yapılması gerekenlerin değişmediğini vurguluyor. Düşük karbonlu sığır kavramının hala gerçekçi olmadığını belirtiyorlar.
Araştırmada yer almayan bir uzman, geliştirilen modelin oldukça başarılı olduğunu ve şehirler arasındaki karbon ayak izi farklılıklarını ortaya koymanın “çok yeni ve aydınlatıcı” olduğunu belirtti. Uzman, sığır üretiminin en büyük sera gazı emisyon kaynağı olduğu sonucunun yeni olmasa da, bireylerin anlamlı bir etki yaratmak için tamamen vejetaryen veya vegan olmak zorunda olmadığını gösterdiğini ekledi. Sığır yerine diğer et türlerine geçişin, eti tamamen ortadan kaldırmaktan daha “uygulanabilir” bir diyet müdahalesi olduğunu ifade etti.