Dünya okyanuslarında yarım milyar yıldan daha uzun süre önce yaşamış bir avcı, bugün gezegenimizde yaşayan hiçbir canlıya benzemiyor.
Mosura fentoni adı verilen bu canlı, üç göze, dikenli pençelere, dairesel ve dişli bir ağıza sahipti. Vücudunun iki yanında sıralanan yüzgeçler yardımıyla yüzüyor ve ait olduğu soyu tükenmiş 'radiodont' grubunun diğer üyelerinden daha fazla, tam 26 vücut segmentine sahipti.
Neyse ki, boyu yaklaşık bir parmak uzunluğundaydı; zira o dönemde çoğu canlı oldukça küçüktü. Ancak segmentli kuyruk kısmı, fosillerini inceleyen paleontologları büyüledi. Bu tuhaf yaratık, ünlü Burgess Shale bölgesinde bulunan fosilleşmiş kalıntılarından yola çıkılarak detaylıca tanımlandı.
Araştırmacılar, 'Mosura' adını canlının güveye benzemesinden esinlenerek verdiler, ancak aradaki evrimsel ilişki oldukça uzaktı.
Bilim insanları, Mosura'nın vücudunun arka ucunda solungaçlarla kaplı 16 sıkı segmentin bulunduğunu belirtiyor. Bu durum, modern at nalı yengeçleri, tahta kuruları ve böcekler gibi gruplarla evrimsel yakınsamanın (farklı canlıların benzer özellikler geliştirmesi) güzel bir örneğini teşkil ediyor. Modern canlılarda da vücudun arka kısmında solunum organları taşıyan segmentler bulunur.
Dünya'nın yaklaşık 539 ila 487 milyon yıl önceki Kambriyen dönemine ait okyanusları, bugünkü gezegenimizden çok farklıydı. Hayatın gerçekten hız kazandığı ve okyanus ekosistemlerinin gelişmeye başladığı dönem buydu.
O döneme ait çok fazla kaydımız olmasa da, yaklaşık 508 milyon yıl önce oluşan Burgess Shale bölgesi, fosil korunumunun gerçekten harika bir örneğidir. Burası, deniz tabanı boyunca akan çamurlu bir akıntının, yoluna çıkan çok sayıda organizmayı hapsedip korumasıyla oluşmuştur.
Bu çamur, 'Lagerstätte' olarak bilinen ve son derece iyi koruma sağlayan bir fosil yatağı haline geldi. Öyle ki, ince detaylar, yumuşak dokular ve hatta iç yapılar bile tortu içinde korunmuştur. Bu alan, o kadar tuhaf ve gizemli yaratıklarla dolu zengin bir ekosistemi ortaya çıkardı ki, bilim insanları bu canlıların anatomileri konusunda sık sık şaşkınlığa düşmüş ve yanılmışlardır.
Bu ortamda, eklem bacaklılarla ortak atayı paylaşan, ancak daha sonra soyu tükenmiş 'radiodont' grubu yaşıyordu. Bu gruba, bir metreye kadar büyüyebilen korkunç bir canlı olan ünlü Anomalocaris de dahildi. Bu boyut bize çok büyük gelmeyebilir, ancak çoğu şeyin küçük olduğu o dönemde, o bir devdi.
Mosura bir dev değildi, ancak bildiğimiz kadarıyla türünün tek örneğiydi. Araştırmacılar, türün 61 fosilleşmiş bireyini inceleyerek ayrıntılı bir karakterizasyon yaptılar.
Bilim insanları, dünyada çok az fosil alanının yumuşak iç anatomi hakkında bu düzeyde bilgi sunduğunu ifade ediyor. Fosillerde, yaşayan eklem bacaklılarda olduğu gibi görüntü işleme süreçlerine dahil olacak gözlerdeki sinir demetlerini temsil eden izler görülebiliyor. Detaylar gerçekten şaşırtıcı.
Özellikle hayvanın dolaşım sistemi dikkat çekiciydi. Omurgalıların dolaşım sistemlerinin aksine damarlar içermiyordu, bunun yerine modern eklem bacaklıların dolaşımı gibi açıktı. Yengeçlerde, örümceklerde, böceklerde ve diğer eklem bacaklılarda kalp, kanı (veya hemosıvıyı) doğrudan vücutlarındaki boşluklara pompalar; burada sıvı organların etrafında dolaşarak işlevini yerine getirir.
Mosura'da bu boşluklara 'lakün' adı veriliyor. Bu lakünler, canlının vücudunu dolduruyor ve her bir segmentten uzanan yüzme kanatçıklarına kadar genişliyordu. Bu boşluklar, fosillerde yansıtıcı yamalar olarak görülebiliyor.
Bilim insanları, Mosura'daki iyi korunmuş dolaşım sistemi lakünlerinin, daha önce diğer fosillerde görülmüş, ancak daha az belirgin olan benzer özelliklerin yorumlanmasına yardımcı olduğunu belirtiyor. Bu yapıların kimliği tartışmalıydı. Ortaya çıktı ki, bu yapıların korunumu yaygındı ve bu tür dolaşım sisteminin antik kökenini doğruladı.
Vücudunun arka ucundaki garip, güçlü solunum sistemine gelince, uzmanlaşmış yapısı Mosura'nın benzersiz ihtiyaçları olabileceğini düşündürüyor. Belki yaşam alanı diğer radiodontlardan farklıydı ya da avlanma yöntemleri gelişmiş solunum fonksiyonları gerektiriyordu.
Bu, daha fazla bilgi olmadan yanıtlanması imkansız sorulardan biri. Ancak Mosura, yaşamın koşullara göre gelişmek için benimsediği stratejilerin güzel bir örneğidir.
Araştırmacılar, radiodontların evrim ağacında ilk ayrılan eklem bacaklı grubu olduğunu ve bu nedenle tüm grubun atalarına ait özellikler hakkında kilit bilgiler sağladıklarını söylüyor. Yeni tür, bu erken eklem bacaklıların zaten şaşırtıcı derecede çeşitli olduğunu ve uzak modern akrabalarına benzer şekilde adapte olduklarını vurguluyor.
Bu önemli araştırma bilimsel bir dergide yayınlandı.