Şili'de keşfedilen 4000 yıllık insan iskeletleri, antik DNA analizleri sayesinde nadir bir Hansen hastalığı (cüzzam) formunun izlerini taşıyor. Bu çarpıcı bulgu, hastalığın Amerika kıtasına Avrupa'dan önce ulaştığına dair önemli ipuçları sunuyor.
Günümüzde cüzzamın daha yaygın formu genellikle Mycobacterium leprae adlı bir bakteri tarafından ortaya çıkarken, Şili'deki bu iskeletlerde hastalığın farklı ve daha nadir bir formu olan Mycobacterium lepromatosis bakterisinin kanıtları bulundu. Haziran ayında Nature Ecology and Evolution dergisinde yayımlanan bu araştırmanın bulguları, cüzzama neden olan bu iki bakteri türünün on binlerce yıl boyunca dünyanın farklı coğrafyalarında ayrı ayrı evrimleştiğini düşündürüyor.
Keşfi gerçekleştirmek için araştırmacılar, Şili'nin kuzeyindeki Cerrito ve La Herradura arkeolojik alanlarında bulunan iki yetişkin erkeğe ait kalıntılardan M. lepromatosis genomunu yeniden inşa etti.
Konuyla ilgili görüş veren uzmanlar, bu bulgunun hastalığın tarihi hakkındaki mevcut bilgilerimizi yeniden şekillendirdiğini ve Amerika kıtasına nasıl ulaşıp yayıldığına dair yeni soruları gündeme getirdiğini belirtiyor.
Cüzzamın Kökenleri Yeniden Mercek Altında
Cüzzam, deri lezyonları ve uzuvlarda uyuşma gibi acı veren semptomlara yol açan kronik bir bulaşıcı hastalıktır. Kemiklerde belirgin ve gözlemlenebilir değişikliklere neden olabilir. Avrupa, Asya ve Okyanusya'da 5000 yıl öncesine ait iskeletlerde bu tür karakteristik dönüşümlerin izleri bulunmuştur. Almanya'daki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü'nden yapılan açıklamaya göre, hastalık genellikle geniş çapta incelenen M. leprae bakterisinden kaynaklanır. Avrupa'daki kemiklerin arkeolojik analizi, bakterinin kökeninin yaklaşık 6000 yıl önce, avcılık-toplayıcılıktan tarıma geçiş dönemi olan Neolitik geçiş sırasında ortaya çıktığı Avrasya'ya işaret ediyordu.
Şimdiye kadar, Amerika kıtasında sömürge dönemi öncesine ait bu tür kemik değişikliklerine dair belgelenmiş bir kanıt yoktu. Bu durum, cüzzamın bölgeye sömürgecilik döneminde getirildiğini düşündürüyordu. Ancak bu yeni araştırma, özellikle o dönemde Amerika'ya gelen diğer patojenler ve antik DNA'dan teşhis koymanın zorluğu göz önüne alındığında, mevcut anlayışı karmaşıklaştırıyor.
Araştırmacılar, antik DNA'nın Amerika kıtasındaki uzun bir geçmişi olan hastalıkları daha derinlemesine incelememize olanak tanıyan harika bir araç haline geldiğini vurguluyorlar.
"İlk Başta Şüpheyle Yaklaştık"
Şili'deki kemiklerden elde edilen M. lepromatosis genomu, antik DNA'da, özellikle bu yaştaki örneklerden elde edilen verilerde nadir görülen "inanılmaz bir koruma" sergiledi. Patolojinin DNA'sını izole ettikten sonra, araştırmacılar ilk başta şüpheci yaklaştıklarını belirtiyor. Çünkü cüzzam genellikle sömürge dönemi hastalığı olarak kabul ediliyordu. Ancak daha detaylı incelemelerle, ekibin modern çağda nadir görülen bir bakteri türünün neden olduğu cüzzam kanıtlarına baktığı doğrulandı.
Bu bulgu önemli olsa da, hastalığın Amerika kıtasında ortaya çıkıp çıkmadığını kesin olarak belirlemek için henüz yeterli değil. Kanıtlar şu ana kadar bir Amerika kökeni yönünde olsa da, emin olmak için farklı zaman dilimlerinden ve bağlamlardan daha fazla genom verisine ihtiyaç duyulacak.
Bu çalışma aynı zamanda cüzzamın Amerika kıtasında bu kadar geniş bölgelere nasıl yayıldığına dair önemli bir soruyu da yanıtlamaya yardımcı oluyor. Bir teoriye göre, patojen Amerika kıtasındaki erken göç olayları sırasında ortaya çıktı. Ya da belki de patojen, Amerika'da bir hayvan rezervuarında zaten vardı ve daha sonra insanlara bulaştı.
Bilim insanları hala cüzzama neden olan bakterilerin nasıl yayıldığını tam olarak anlamış değil, ancak dünyanın bu kadar uzak köşelerinde bulunmaları, bulaşmadan sorumlu çevresel veya hayvansal faktörlerin olabileceğini düşündürüyor. M. lepromatosis'in kökenini ve olası insan dışı rezervuarlarını belirlemek, hem insan sağlığı hem de yaban hayatının korunması için önleme ve kontrol stratejilerini geliştirmek adına hayati önem taşıyor.
Bu çalışma, Kanada ve Arjantin'den daha yeni kalıntıları analiz eden ve M. lepromatosis'in Avrupa sömürgeciliğinden önce Amerika kıtasında dağıldığına dair kanıtlar bulan önceki bulguları da tamamlıyor.